18 Ekim 2010 Pazartesi

"Yapisek nizamiyede mi yapiik"

Bugün yine Urfa'dayız. İsmini burada vermeyeyim. Adam, Urfa'nın tanınmış esnaflarından. Tanınmasında, esnaflığı kadar "oğlançı"lığının da katkısı var. Belki de, esasen bu kadar tanınmasında bu yönü daha ağır basıyordur, onu bilemem. Üstte evi, altta iş yeri var. Bir hayli de bekâr gezmiş ama neyse sonunda evlenmiş. Bir iki haftadan sonra, bir pazar günü, eşine: "Hadi, istersen baban evine git, onları bir ziyaret et, istersen bir kaç gün de kalabilirsin!" diyor. Kadıncağız da, kocasının bu "anlayışlılığından" çok mutlu, baba evinin yolunu tutuyor. Tabi adam doğruca çarşıya iniyor. Çünkü, o gün askerlerin izin günü ve çarşı asker dolu. "Kısmetini" arayacak ya hesapta! Nasıl her millette, her türden adam çıkmasında şaşılacak bir şey yoksa, askerlik yapanların içinden de her çeşit insana rastlamak mümkün. Bunlar herhalde birbirlerini gözlerinden tanıyor olmalılar ki, adam onca askerin içinden böyle birini araya taraya buluyor. Evi de müsait nasılsa! Beraberce eve geliyorlar.


Derken, bu arada adamın karısı, terbiyesi gereği daha ilk günden kocasının iznini suiistimal etmemek adına erkenden eve dönmesin mi! Dönüyor ki, ne görsün! Kocası ile şapkası başında bir asker evin salonunda ve uygunsuz bir vaziyette. Kadıncağız birden panikleyerek ellerini birbirine vurup bağırmaya başlıyor: "Aboov, aboov, herif hökümatın askerini  s..yor!" Kadıncağız, kocasının yaptığı işin berbatlığından ziyade, bunun başlarına bir iş açacağı korkusu içinde. Adamsa gayet pişkin: "Ne baarisen gız, s...yosak nizamiyede mi s...yok, gendi evimizde s...yok!"


Pesss, pess, pes!!!

...

0 yorum:

Yorum Gönder