10 Ocak 2011 Pazartesi

Tahassür

Tahassür, Osmanlıca bir sözcük olup, "hasret" kelimesinden türemiştir ve "hasret çekmek" anlamına gelir. Bugünkü konumuzun başlığını teşkil eden bu kelime, babasının memuriyeti dolayısı ile Osmaniye'de doğmuş ve çocukluğu Osmaniye'de geçmiş olan merhum Ökkeş Nuri Tekin'in, vefatından kısa bir süre önce, uzun yıllar ayrı kaldığı Osmaniye'ye duyduğu hasreti mısralara döküp, çocukluk arkadaşı merhum Nihat Sezgin'e gönderdiği şiirinin adıdır. 1930'lu yılların Osmaniye'sini anlatması bakımından da ayrıca manidardır.


İşte o şiir:


TAHASSÜR

Mazi unutulmuş...Kepenek, yamçı;
Ayağında postal dağlı nerede?
Mahmuzlu çizmeler, gümüşlü kamçı?
Saçı belik belik bağlı nerede?


Masalda söylenen o peri kızı,
Zebaniler, cinler, devler nerede?
Katar katar maya, çoban yıldızı
Üç nesli toplayan evler nerede?

Evrengeç, oklava, yannıkla bakraç,
Alaman Pınarı, Düldül nerede?
Böğürtlen böğürtlen gizlenene turaç,
Üveyik, bıldırcın, bülbül nerede?

Çamlardan kamalak çıkaran tahra;
Haymaya örtülen sazlar nerede?
Ambarlar dolusu bir yıllık zahra,
Yaylaya çıkılan yazlar nerede?

Rengârenk kilimler, nakışlı çuval;
Karakılçık bulgur, dövme nerede?
Ağlayan ağlatan kamıştan kaval;
Salıncak kurulan örme nerede?

Yaba, dirgen, çapa kavrayan avuç
Yer fıstığı söken beller nerede?
Ekşi çıkartılan nar ile turunç;
Kozayı şifleyen eller nerede?

Savandan sofralar, şimşirden kaşık,
Ceviz ağacından beşik nerede?
Tarhana çorbası, soğandan katık
Bazlama dürümü, tirşik nerede?

Şalgam suyu, belben, pekmezle tahan
Peynirli sımsıcak sıkma nerede?
Tovga doldurulan kalaylı sahan;
Yufka ekmek açan Fatma nerede?

Karayiğit, Kaypak, Karaçay, Hamus,
Hâyâl olan günler, devran nerede?
Şiş kebap, çiğ köfte, kısırla humus;
Maşrapa dolusu ayran nerede?

Döğenle döğülüp savrulan harman
İncebel, Karataş, Cebel nerede?
Köknarlı, ladinli, gürgenli orman;
Pınarda bekleyen güzel nerede?

Elinde kirmeni, sırtında şelek,
Yün büken, süt sağan Eşe nerede?
Peşinden koşulan efsunkâr Melek,
Baş döndüren aşklar, neş'e nerede?

Çağlayan, Mitisin, Küreci, Bahraz,
Olukbaşı, Zorkun, Küllü nerede?
Senden kerniple su alırken Haraz,
Fistanı ıslanan Güllü nerede?

Karanlık dereyle, dudak(*) buyduran
Koyunu meleten keldaz nerede?
İşveli bakışla kalbi durduran
Bir devrin gözdesi Binnaz nerede?

Çeteler bayramı... Ceren; Şirvani,
Halay çekilecek sahra nerede?
Halas günü Yedi Kanuni Sanî
Şehitler anası Zehra nerede?

Portakal, mandalin, limon çiçeği,
Ve hasret kaldığım Gülzar nerede?
Diyarı gurbetin acı gerçeği
Doğduğum yer nerede, mezar nerede?

Ö. Nuri TEKİN
1979 / Kartal / İSTANBUL


(*) Şair, bu mısrada incelik yapmış ve halk arasında "büzzük" buyduracak kadar soğuk manasına, o suyun adı "büzzük buyduran" iken, ayıp kaçmasın diye, "dudak buyduran" demiş. O ayıbı işlemek de mecburen bize düşmüş oldu...


Bu dokunaklı şiire, Osmaniye'nin çok değerli aydınlarından ve eşraftan; tanınmış şair ve yazar merhum Salih Sefa YAZAR hocamızın cevaben yazdığı aşağıdaki şiir de, en az onun kadar manidâr, güzel ve düşündürücüdür. Haydi, şimdi de o şiiri okuyalım ve Tekin'in; "nerede" sorusuna Yazar'ın nasıl cevap verdiğini ibretle okuyalım.


İSTANBUL'DAN OSMANİYE TAHASSÜRÜNE TAHASSÜR DOLU CEVAP

Geçti, gitti bire o eski günler,
Ne Kiziroğlu var, ne Ayvaz kaldı.
Ocaklar yanmıyor, bitmiyor günler
Ne o Körğlu var, ne o saz kaldı.

Şimdi ne Çamlıbel, ne çam havası
Tellerde inleyen hep gam havası
Aldı saz yerini tamtam havası
Ne o baharlar var, ne o yaz kaldı


Kırat yok ki, yiğit olsun meydanda
Otel-motel çıktı, kalan yok handa
Köleleşti millet yadda yabanda
Tovga, tirşik var ya, içen az kaldı.


Bülbüller ötmüyor, gül çoktan soldu.
Bükler hep kurudu, turaçlar öldü
Gelin, kız değişti, bir garip oldu
Ne o göz süzme var, ne o naz kaldı


Düşmüş millet bir dolabın çarkına,
Varmaz olmuş hiç bir şeyin farkına
Kumarhane denir oldu Zorkun'a

Tuztaşı, Mitisin, Karanlıkdere
Hasret çeker artık eski günlere
Koskoca gövdesi yıkılmış yere
Çağlayan'da yaşlı, çürük koz kaldı

Ne hamur yuğuran yumruk ve bilek
Ne değirmen, ne hak, ne tas ne gülek
Yuvarlandı gitti kalbur ve elek
Çınarda ne kabuk, ne de öz kaldı

Haber sorma perilerden, cinlerden
Güreşten, halaydan ve sinsinlerden
Ocaklı sohbetli eski günlerden
Ne bir nişan kaldı, ne bir iz kaldı

Ne döğen, ne dirgen, ne de yaba var
Ne o köy, ne töre, ne de oba var
Söndü o ocaklar, artık soba var
Ne cezveye bir kül, ne o köz kaldı

Bilinmiyor artık postal ve edik
Şalvarla kol kola can verdi güdük
Pança pança alıp yediğim hedik
Gitti artık, ne tad, ne de tuz kaldı

Leyla unutuldu, Liloya döndü,
Bildiğin selamlar "Hello"ya döndü
Çeteler bayramı baloya döndü
Davul zurna gitti, artık caz kaldı

Şehre indi Cebel, Kaypak ve Küllü
Mini etek giydi, değişti Güllü
Sosyeteye herkes, herkes gönüllü
Dilimizden bile, bilen az kaldı

Aşklar pazarda satılır oldu
Sokakta hayasız yatılır oldu
Çakallar aslana katılır oldu
Yürekte bir sönmez yakar köz oldu

Parsel parsel oldu, bahçeler bağlar
Ölüyü şehirden çıkardı sağlar
Kesildi ormanlar, değişti dağlar
Yemyeşil yamaçlar, bak bomboz kaldı

Döğülmüyor davul dengi denginde
Karga yükseklerde, şahin enginde
Bir çiçek kalmadı kendi renginde
Dünkü ağalarda kuru poz kaldı

Gitti gitti artık at ile eğer
Dünkü kıymetlide kalmadı değer
Mertleri öldürmüş namertlik meğer
Dünden kala kala, kuru söz kaldı

Yaşlılar ölünce işler değişti
Hayaller değişti, düşler değişti
Çay kahvaltı oldu, aşklar değişti
Ne o arklar kaldı, ne o kaz kaldı

Kim bilir o güzel günler nerededir
Her mevsimle birtik oyunu gelir
Demirci-Kömürcü, Çota ve Çaybir
Ne o oyun kaldı, ne o haz kaldı

Sahte ballar ile bozuldu petek
Sünger çıktı artık, değişti yatak
Topukta fistan yok, ıslanmaz etek
Ne o pınarlar var, ne Haraz kaldı

Yaşamaya mahkûm olduk eyvah biz
Kalmadı vesselam eskiden bir iz
Elde olsa bir gün durmaz geliriz
Rabba şükür günlerimiz az kaldı

Salih Sefa YAZAR



Ne diyelim, ya bu günleri görselerdi?!..




...

1 yorum:

emekli1944 dedi ki...

Sayın Vecihi Batmaz. Yorum değil de gözden kaçmış ve bu nedenle eksik kalmış bir satırı müsaadenizle eklemenizi istiyorum.

''Düşmüş millet bir dolabın çarkına'' diye başlıyan dörtlüğün son satırı:
..........
''Ne Meleden kaldı ne de Daz kaldı.''

Meleden: (Koyun meleden)

Yorum Gönder