28 Ekim 2010 Perşembe

"Talat Dayı" ya da nam-ı diğer "Kör Talat"

Ben yetişemedim ama ona dair bir çok anıyı dinleyerek büyüdüm. Rahmetli 50'li, 60'lı yılların Osmaniye'sinin en renkli simalarından biri imiş. Kendi halinde belediyede küçük bir memur ama çok da küfürbaz bir adam. Onu kızdırıp küfrettirmek, onu tanıyanların en büyük zevki! Onu kızdırmaya cesaret edenler ise o dönemin belli başlı adamları...Zira, onu kızdırdıktan sonra ona bir miktar harçlık verip gönlünü almayı becerebiliyorlar. Şimdi, bu çerçevede hemen aklıma gelen bir hikayesini burada nakledeyim.

Zaman, 60'li yıllar. Osmaniye'ye yeni bir Emniyet Amiri atanmış; Vehbi Bey. (Kendisini 1980'de İstanbul'da tanıma fırsatı buldum. Allah rahmet eylesin, çok değerli bir insandı) O zamanki gelenekler gereği, şehrin ileri gelen esnafı, çiftçisi vb. bu yeni gelen amire "hoş geldin" ziyaretine giderler.

İşte, bunlardan aşağıda ismini vereceğim iki kişi de böyle bir ziyaret için Vehbi Bey'in kapısını çalıyorlar. Vehbi bey, hakikaten çok ciddi ve prensipli bir adam. Kısa bir hoşbeşten sonra gelenlere soruyor:


-"Siz bilirsiniz, Osmaniye'de böyle huzur bozan, halkı rahatsız eden kimseler var mıdır?"

Bizimkiler bu soru üzerine anında gözgöze geliyorlar ve:

"Valla efendim "Kör Talat" derler biri var ama önemsiz, eline üç beş kuruş verip savıyoruz işte!.."

diye cevap vererek, güya soruyu geçiştirmiş oluyorlar. Bu da, Vehbi beyin hiç tahammül edemeyeceği, kabul edemeyeceği bir durum! Bunlar da zaten bunu bildikleri için bu şekilde fitili ateşlemiş oluyorlar tabii ki...

Neyse, çay kahve faslından sonra müsaade isteyip makamdan ayrılıyorlar.

Bunlardan biri, o dönemin petrol istasyonu sahibi olarak ünlenen ve zengin bir adam olan merhum Şefik Akın, diğeri de Osmaniye eşrafından merhum Abdullah Aslankurt.

Malûm ziyaretten bir kaç gün sonra bu ikilli yine beraberce arabayla bir yerlere giderlerken, arkadaşları,Toprakkale Cephanelik Tabur Komutanı Binbaşı Gavsi Bey'e rastlıyorlar. Onu da arabaya alıyorlar ama Gavsi Bey, taburun ekmeğini veren fırına uğraması gerektiğini söylüyor. Bunun üzerine, Şefik Akın'ın meşhur "Şavrole İmpala"sı fırının önünde duruyor. Fırın da Karakol binasının hemen hemen tam karşısında. Amir Bey de karakolun damına sandalye atmış etrafı seyretmekte. Tam bu arada köşeden Talat Dayı belirmez mi?

Talat dayı, Şefik Akın'ı arabada oturur görünce, hem yılışarak, hem de parmakları ile para sayar gibi yaparak ona doğru yaklaşıyor. Zavallının hiç bir şeyden haberi yok ki! Şefik Akın ise durumu Amir Bey'in gördüğünden emin bir şekilde cebinden bir 10 TL çıkararak (iyice görünsün diye de boylamasına açarak) Talat dayıya uzatıyor!..

Tam bu esnada yıldırım gibi yetişen Vehbi Bey'in "pençesi" Talat dayıyı bileğinden yakalıyor! Şefik Akın ise; "işte halimiz budur" manasına ellerini iki yana açıp, başını hafifçe yana eğiyor.

Bu arada da üstünde üniforması ile binbaşı Gavsi Bey, "işinin biraz daha uzayacağını haber vermek üzere" fırından çıkmaz mı?!..O da bu fırsatı kaçırmıyor, Talat dayı ile hiç bir şakası olmamasına rağmen Amir Bey'e hitaben: "Vallahi sayın amirim, siz de devlet memurusunuz ben de. Bunlar da benim arkadaşlarım ve şu yakaladığınız adamdan da neler çektiklerini gelin bir de bana sorun!" demez mi?

Bunun üzerine Vehbi Bey daha bir hırslanıyor ve Talat dayıyı doğruca karakola çekiyor. Bu arada binbaşı Gavsi Bey de geri fırına dönüyor. Bir müddet sonra Talat dayı yediği dayaktan perişan bir şekilde karakoldan çıkıyor ve öfke dolu bakışlarla, ağır ağır arabaya doğru ilerliyor. Bu esnada da Gavsi Bey işini bitirmiş, fırından çıkıyor ve kaçınılmaz olarak karşı karşıya geliyorlar.

Binbaşı Gavsi Bey iyi biliyor ki, Talat Dayı kendisine sövecek, ondan önce davranıp, kurtarabildiği kadar durumu kurtarmaya ve olayı "en az hasarla" atlatmaya çalışması lazım. Kendisini toparlayıp, önce Talat dayıya eliyle "dur" işareti yapıyor ve:

-"Dur ulan olduğun yerde!"

dedikten hemen sonra:

-"Bak olum, anam yok, babam yok, bacım yok, avradım yok, hayatta tem tek bir adamım, söveceksen ona göre söv!"

Talat dayı bir anlık şaşkınlıktan sonra:


"Ne deyim olum; madem öyle, o zaman, sana bu rütbeyi takanın ta anasını  avradını..."




...

0 yorum:

Yorum Gönder