26 Ekim 2010 Salı

Zorunlu Ses Yalıtımı

Geçenki yazımızda, tesadüf eseri  yeni bir "maden damarına" rast geldiğimizden bahsetmiştik. İşte bu "cevher", Müjdat Hoca'yı tahtından edecek bir kabiliyet ve yaradılışta olduğunu giderek daha çok hissettirmeye başladı. Bırakın Müjdat Hoca'yı, bu Memiş'in dünyada bile kolayına beğendiği bir adam yok! Yerli yabancı en meşhur artistlerin, en tanınmış sanatçıların, askerlerin, ressamların vb. hepsinin "fos" ayaklarını biliyor! Bizim gibi "kül" yutanlardan değil yani. Dur bakalım, şu dünya "meseleleri"ne dair, daha bilmediğimiz neleri öğreneceğiz?!..


Şimdi gelelim mevzuya:

Arkadaşlarla toplamış, yine güncel meselelerin analizinden sentezine gitmeye uğraşıyoruz. Sıra Müjdat Hoca'nın bir kaç arkadaşımızla paylaştığı son vukuatına geldi. Meğer o günlerde bu Müjdat Hoca, şehirlerarası ziyaretlerinden(!) birinde, misafiri olduğu bir hanımefendinin evinde "zor anlar" yaşamış. Yaz günüymüş, öğleden sonraymış, ev hemen birinci kattaymış, evde klima da olmadığı için pencereler açıkmış. Apartman dairesinin hemen yanında da çocuk parkı bulunuyormuş. Günlerden cumartesi olduğu için de burası çoluk çocuk doluymuş. Hanımefendi de o güne kadar böylesine "muhteşem ölçülerde" bir centilmenle karşılaşmamış olduğu için de fazlası ile heyecanlanmış ve bu heyecanını ifadeye bir süre sonra kelimeler kifayetsiz kalınca, ister istemez iş "çığlıklara" dökülmüş. Bu defa da Müjdat Hoca zor durumda kalmış. Bırakın çocuk parkını, neredeyse bir mahalle ayağa kalkmak üzereymiş. Kısacası bu ziyaret, Müjdat Hoca'nın burnundan gelmiş, çevreye verilen bu rahatsızlığın faili olarak teşhis edilmesinin hiç de zor olmayacağını "iyi" bildiği için de, olay mahallini hızla terk etmek durumunda kalmış...


Bizim Memiş efendi bu hikayeyi burun kıvırarak dinledi. Ama ortada garip bir durum var?!.. Bu Memiş'e dikkat ediyorum, nedense şu "ölçü" işini hep görmemezlikten geliyor, yok sayıyor, "ilke" meselesi mi acaba, henüz bilemiyoruz, dur bakalım...


Mevzuu bu şekilde noktalanınca, doğal olarak sıra dinleyenlerin yorumlarına geliyor ama ortamda Memiş varken de kimse de nedense öne atılamıyor. Bu da demektir ki, "bizimkiler" ya bu herifin bu konularda kendince bir "karizma" yapmış olduğuna kani, bundan mütevellit de bu Memiş'i konunun "doğal" muhatabı kabul ediyorlar, ya da, herhalde; "elleşmeyelim de, nasıl çıkabiliyosa çıksın bakalım bu işin içinden p..venk" şeklinde düşünüyorlar... Neyse ki, bu tereddütlü bekleyiş fazla uzun sürmedi. Memiş, sigarasından derin bir  nefes çekti ve ortamdakileri küçümser bir eda ile ve: "Geçen gün Adana'da şöle bi dolaşayım dedim, bir de baktım ki, "eskilerden" bi hatun karşımdan gelmiyor mu! Sarıldık, öpüştük, kucaklaştık derken bana dönerek; "Adana'da mı kalıyorsun?.." şeklindeki cümlelerle söze giriş yaptı. Böylece de olayı üzerine alındığını ve "eleştiriyi" kendi "deneyimleri" üzerinden "örnekleyerek" yapmayı tercih ettiğini de vurgulamıış oldu. Devamla:.


"Ben de, "hayır Osmaniye'deyim.." dedim. "Ah ne kadar özlüyorum o Osmaniye'yi bir bilsen..." demesin mi? Çünkü, yıllar önce misafir etmişliğim vardır bunu Osmaniye'de..."Bu kadar özlediysen buyur gidelim" dedim..." diyerek olayı sündürmeye başladı. Biz de; "sadede gel olum" mealinde; "Tamam olum anladık, geldiniz Osmaniye'ye..." diyerek konunun "öz"üne bir an önce inmek niyetimizi açıkça beyan etmiş olduk. Bu; "iskif"ini bozmadan; "Yolda gelirken (hazirundan Dr. Ahmet'i işaret ederek) hemen Ahmet'i aradım. "Biz geliyoruz, evle bi ilgileniver" dedim. (Bu aralarında bir şifre gibi bi şeymiş, Memiş aradığında güya Dr. Ahmet hemen bunun evine gider, ana caddeye bakan, birinci kattaki yatak odasının pencerelerine önceden hazırlanmış 5 Cm. kalınlığındaki straforları takar, üstüne de perdeyi çekermiş!..) Memiş de böylece bu, duyuldu/duyulmadı stresini yaşamaktan kurtulurmuş! Yani "bağırtmak" mukadder, önemli olan tedbirini önceden almak, hem de 5 cm.lik bir straforla! Daha incesi olsa hesaplama hatasına kurban gitme ihtimali var! Gerisini duymaya gerek var mı ki?...Ha, bu arada da unutmadan, bu vesile ile bu vatandaşın "yatak mesaisinin" ortalam olarak 11 saat(!) sürdüğünü de öğremiş olduk ki, bu da başlı başına "ele" alınması gerekli bir "vaka" gibi görünüyor. İnşallah o da başka bir sefere...


Yani işte olay budur! Bizim Memiş çoktan kontra atağa kalkmış, orta sahayı da çoktan geçmiş de, biz daha uyanamamışız meğer! Müjdat Hoca ile şimdilik berabere gidiyorlar. Dur bakalım gelecek günler ne gösterecek! Ama ne olursa olsun, tedbirli adamın da hali bir başka oluyor canım!

0 yorum:

Yorum Gönder