7 Aralık 2010 Salı

Maskot Mehmet

Genç denecek bir yaşta rahmetli olan "Maskot Mehmet" Alhanlı'dandı. Zayıf, uzunboylu, dökük saçlı bir adamdı rahmetli. Şoförlük yapardı Hatta bir ara, 1970'lerin efsane Osmaniye Belediye Başkanı merhum Hasan Çenet'in makam şoförlüğünü yapmışlığı da vardır. Ne ise, biz gelelim sadede. Efendim, işte bu Mehmet abi, başta da söylediğimiz gibi, Osmaniye'nin hemen kıyıcığında bir köy olan (şimdi Yaveriye Mahallesi oldu...) Alhanlı'da ikâmet ederdi,. Bir gün, merhumun delikanlılığı zamanı, arkadaşları, neredeyse günaşırı, o zamanın gözde eğlence mekânı İskenderun/Soğukoluk yaylasında sabahlarken, Mehmet Abinin içi gitse de, kendi, "baba korkusundan" gidemiyor, arkadaşlarına eşlik edemiyor. Ertesi günü anlatılanları dinleyip dinleyip, iyice içine düşüyor, amma gel gelelim baba, hem dindar, hem de son derece diktatör bir adam olduğundan, bu durumu değiştirmeyi de gözü yemiyor! Arkadaşları da bu arada sürekli kendisini zorluyor; "olum, artık genç adamsın lan, neyden korkuyosun ki?!..Gel biraz gençliğini yaşa, hayatını yaşa!" deyip duruyor.

Bir iki derken, Maskot Mehmet, bir gün dayanamıyor ve arkadaşlarına katılıyor. Neyse, gülünüyor, eğleniliyor, içiliyor, yenecek her ne halt var ise de yeniliyor ve neticede sabaha karşı Osmaniye'ye dönülüyor. Mehmet abi de üç buçuk atmaya başlyor... Amma, yapabileceği bir şey de yok. Ya Allah, bismillah deyip avlus kapısından giriyor.Giriyor, giriyor amma ne görsün: Hacı baba avluda, sabah namazı için abdest almakta... Avlu kapısı açılınca, kafasını şöyle bir dönderip buna bakıyor: "Nerden böyle bu saatte ulan!" diyor. Maskot, korkuyor, korkuyor amma bir taraftan da bu işe bir nihayet vermesi gerek! Yeni yeni ayıkıyor olsa da, kafasının kıyaklığı halen geçmiş değil ! Hacı babanın öfkeli gözlerinin içine baka baka ve de üstüne bastıra: "Hayatımı yaşıyorummm!" deyiveriyor. Hacı baba, çeşmenin başından ağır ağır doğrulurken: "Demek hayatımı yaşıyorsun ha, öyle mi?!.." diyor. Maskot, oku yaydan boşandırmış bir kere! "He! Hayatımı yaşıyom!" diyerek "tırsmadığını" gösteriyor. Zira, bugün, bu saat, ne pahasına olursa olsun, bu hesabın görülmesi lazım! Ancaaak, hiç hesapta olmayan bir şekilde; Hacı baba, şimşek gibi, bahçede dünkü bazlama ateşinden arta kalmış koca bir "kös'kâ"yı  (ucu yanık odun) kaptığı gibi Maskot'un başına ekleştirmesi bir oluyor!


Maskot, gözünü açtığında, başucunda anası ve bacısını ağlaşır bir durumda buluyor. Kafası gözü ise sarılı. Hilâfsız, üç gün yatıyor ve bu "hayatını yaşama işi", ister istemez bayağı uzunca bir süre askıya alınmak durumunda kalıyor!


Gelecek yazıda Maskot'un daha enteresan bir hikayesi var. Hani, nasıl diyorlar: "Azzz sonra!..."

0 yorum:

Yorum Gönder