7 Ağustos 2018 Salı

İstanbul'da bir Camii ve onun ilginç hikayesi



Osmanlı döneminde "Dersaadet", yani "Saadet/Mutluluk Kapısı" olarak anılan İstanbul, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından fethedildikten sonra malûm, yüzlerce güzel mimari eserle ve bilhassa da emsali az bulunur güzellikte camilerle tezyin edilmiş/süslenmiş, dünyaca ünlü bir şehrimizdir. Bu şehrimize dair çok sayıda efsane ve hikayenin var olduğu ise bilenlerin malûmdur. İşte şimdi anlatacağımız hikaye de bunlardan biridir ve Evliya Çelebi tarafından bizlere aktarılmıştır.

Şöyle ki:

İstanbul'un Fatih semtinde yer alan bu Cami, IV. Murad'ın Sadâret Kaymakamı ve Sad­râzamı Hafız Ahmed Paşa tarafından H.1004/M.1595 yılında Medrese, türbe, Dârü'l-Kurra ve Sebille birlikte külliye şeklinde yaptırılmıştır.

19 Temmuz 2018 Perşembe

O.spunun tren görmüşü!



Efendim, daha önce de "Gâvurun Oymağı" başlığı ile yayınladığımız bir hikayede de anlatmıştık ki, 1900'lü yılların başında, biz daha henüz Osmanlı tebaası iken, adına tren denilen vasıta hayatımıza girmiş idi.

Hayatımıza giren her yeni eşya gibi o da halkımızda merak uyandırmış, görenlerin görmeyenlere amiyane tabir ile hava basmasına imkân sağlamıştır. Yalnız şurası da unutulmasın ki, bu icat, aynı zamanda "gâvur icadı" olması sebebi ile, onu görmenin kişiyi bozma ihtimali de yok değildir.

Bunları şunun için yazıyorum ki, bunun sebebi, geçenlerde bulmak için epey çabaladığım "Hayata Gülümse" başlığı ile 2008 yılında Zeki Akdoğan ve İsmail Temel adlı iki emekli öğretmenimizin yayınladığı ve içinde Osmaniye ve çevresinden derlenmiş müstehçen hikayelerin yer aldığı bu ilginç kitapta rastladığım bir hikayeyi sizlerle paylaşmak içindir.

Durumun arka planı yukarıda anlatmaya çalıştığım şekilde olunca, hikayenin tadına daha iyi varılır.

Şimdi gelelim mevzuya:

1 Haziran 2018 Cuma

Tanrı'nın bir acaip işi...



Evliya Çelebi malûm, 1600'lü yıllarda Osmanlı teba'ası altında yaşamış bir Türk seyyahı, gezgini..
Bu seyahatleri esnasında kayda geçirdiği notları, daha sonra kitaplaştırılmış ve bu notlar o devire ait memleketin dört bir yanından haberler veren önemli tarih kaynakçası olmuş durumda.

Bendeniz de geçenlerde onun bu kitaplaştırılmış bu notlarını karıştırırken ilginç bir hikayeye denk geldim ve sizlerin de dikkatini çekebileceğini düşünerek, bunu siz kıymetli okurlarımla paylaşmak istedim. Yani diyeceğim o ki, ben de Evliya Çelebi'nin yalancısıyım ve de dileğim o ki, inşallah okuduğunuza değer.

Öyle ise haydi başlayalım ve sözü kendisine bırakalım:

Tanrı'nın bir acaip işi: