8 Mayıs 2022 Pazar

"Şükür, gotünen gurtardık!.."


Adana'nın köylerinden birinde, bir adam vurulmuş, hastaneye yatırmışlar. 

-Doktor sormuş: "Nasıl oldu? Seni kim vurdu?" 

  "Yo' beni kimse vurmadı." 

-"Peki nasıl oldu?" 

"Toktur Beağ, sen bizim Gannı Dere'yi biliñ mi, Gannı Dereyi?" 

-"Yok, bilmem" 

İşde ordakı bahçaya getdiydim. Tüfeağı dikmeye dayadım, sıç'oturdum. 
Tüfek nicceağa ataş alırsa, beni furdu. 
Eğar iki garış öteye oturaydım, saşma göbeağamden gireceağadi. 
Şükür, götünen gurtardık." 

Hemşireler kıkır kıkır gülüşmüşler. 
Hastayı servise yatırmışlar, öteki servislerdeki hemşireleri çağırıyorlar, 
"amca nereye oturduydun, hele bir söyle."

* * *
Yani diyeceğim; siz siz olun, bundan sonra "sıç'otururken" tüfeğinizi dayayacağınız yeri iyi tayin edin. Yoksa Allah korusun, her zaman bu amca gibi şanslı olmak zor iş!


24 Ekim 2020 Cumartesi

KÖR KADI'NIN HİKAYESİ


Bu hikayeyi eskilerin çoğu bilir de, yeniler pek bilmez. O yüzden anlatayım da, iyice unutulup gitmesin. 

* * * 

Eski zamanlardan birinde, adamın biri hep doğruları söylemekle övünür, kendi gibi olmayan kim varsa, onu korkak ve çıkarcı olmakla suçlarmış. 

Bir gün bu adamı bir davada (sözüne güvenilir bir) şahit olarak mahkemeye çağırmışlar. Bu davet üzerine mahkeme salonuna giren bizim "Doğrucu Davut", bir de ne görsün; kadı efendinin bir gözü kör değil mi? Hemen kafasında vereceği selamı buna göre düzenlemiş ve girer girmez kadıya doğru dönerek ve gayet ciddi bir şekilde: 

-"Esselâmünaleyküm kör Kadı!.." diyerek kadıyı selamlamış! 

29 Eylül 2020 Salı

Aslına bakarsan muhtarlık "Değirmençi Memmed"in hakkıydı

.

Bilenler bilir ki, bu memlekette muhtarlık seçimlerini kavgasız, gürültüsüz geçiren bir köy neredeyse yok gibidir. Her seçim, büyük çekişmelere gebedir ve mutlaka bu gerilimi boşaltacak bir bahane her zaman bulunur. İşte bugünkü hikayemizin konusu da bu. Fakat anlatacağımız hadiseyi okuyunca, "kavgalı döğüşlü seçimin gözünü seveyim" demeyeceğinizden emin değilim. Neyse, uzatmadan konuya giriş yapalım ve eskilerin dediği gibi, mevzuya muttâli olalım ve ne imiş bu kadar mevzuyu hususî kılan, onu bir anlayalım.

Efendim, başta da söylediğimiz üzere, birgün yine bir köyümüzde, muhtarlık seçimlerinin giderek tehlikeli bir hâl alması sebebi ile, bölgenin jandarma komutanı seçim sistemini değiştirme kararı alıyor ve bunu muhtar adaylarına duyuruyor. Şöyle ki: 

5 Temmuz 2020 Pazar

Harama el uzatmanın cezası hemen verilir mi?


Gazelleriyle meşhur Şeyhülislam Yahya Efendi Sadrazam Kemankeş Ali Paşanın tutumunu hiç beğenmez. Bir gün divanda yalnızken kendisine nasihat ederek:

-"Rüşvet aldığınız işler kulağıma geldi, bu yolda yanıldı iseniz tövbekâr olunuz. Bir yerden haksız olarak bir şeyi koparıp almak, gönlün de, hayatın da ışığını söndüren ne kötü tufanlara yol açar" der.

Ali Paşa bu nasihate fena halde sinirlenip alaylı bir tavırla:

-"Bak şu dönen işlere ki, hep hak yiyenler dediklerimizin servet ve saltanatları var. Beri tarafta hak, hak, diye çenesini yorup duranlar ise, ya sürünecek ya dövünecek hallere düşüyorlar, bunun hikmeti nedir acaba" diye sorar,

Yahya efendi sükunetle der ki:

-"Evvel zaman içinde, meleklerden biri yeryüzüne gezmeye inince bir hayr yapmak ister. insan oğlunun elinde yol gösterecek kitabı var, ben başka bir mahlûka yol gösterici olayım diye leylekleri başına toplar. Nasihatler eder, bildiklerini açıklar, en sonunda da:

Eğer içinizin ferah, zihninizin açık, hayatınızın mutlu ve dualarınızın kabul olmasını istiyorsanız, ilk önce haksız olarak bir şeye uzanmaktan kaçının, öksüz ve yetim çocukların tarlalarından bir arpa tanesi bile almamaya çalışın" der.

Ulu bir çınarın tepesinde oturan bir leylek, o ana kadar yaptığı günahları düşünerek:

-"İyi ama harama uzanmanın cezası hemen verilir mi?."

diye sorar.

19 Haziran 2020 Cuma

GÂVURA SÖYLEYİN ALMANCA MAŞALLAH DESİN, HAREME DE HABER VERİN TÜTSÜ HAZIRLASINLAR

.
Mesane illetinden rahatsız olan Sultan Reşada ölümünden iki yıl evvel Almanyalı Profesör (İzrael) ameliyat yapmıştı.

Yıldız sarayında hasta döşeğinde yatan hünkârı, sadık bendesi seresvabi(esvapcıbaşı.VB) Sabit Bey, ameliyat odasına dönüştürülen salona götürdü. Padişah, Sabit Beyin omuzuna dayanarak güçlükle yürüyordu. Hekimlerle muavinleri ise yandaki salonda bekliyorlardı.

Sultan Reşat doktorlarla helâllaştıktan sonra kıbleye dönerek:

«Yarabbi! Eğer ben milletim için hayırsız ve bahtsız isem beni şu masanın üzerinden sağ kaldırma» 

dedi ve cesaret ve tevekkülle ameliyat masasına yattı.

Bu sırada Alman doktor padişahın yanına geldi. Onun şişmanlığını ve bacaklarının çarpıklığını görünce:

-«Zatı şahaneye hiç bakmamışsın. Bu ne hal?» dedi.

Padişah, yanında duran başmabeyinci Lütfi Simavi Beye ne söylediğini sordu. Lütfi Simavi müşkül vaziyette kaldı. Fakat bir saniyede kendisini toplayarak cevap verdi:

24 Mayıs 2020 Pazar

"Anayın istediği halı bu mu avradını.....min oğlu.?!!.."


Hikayeyi nakleden, Osmaniye'nin Bahçe köyünden Ahmet Bozdoğan. Hikaye şu:

"60'ların sonu. Bizim köyden bir Ahrazınoğlu Abdullah, bir de babamın teyzesinin oğlu olan Hakkı Osman vardı. Bu ikisi bir zamanlar Kişioğlu Pasajı'nın güney girişinde bulunan Camlı Kahve'de otururken omuzunda halıyla bir halı satıcısı içeri giriyor. Adam "halı 50 lira" diyerek masaların arasında gezerken, bu Ahrazınoğlu Abdullah 'nasıl olsa satmaz' düşüncesiyle, "5 lira veririm halına!." diye bir laf atıyor halıcıya. Halıcı getirip de gürp diye halıyı masaya atıp, " Peki, aha al! 5 liraya verdim gitti!." demez mi?..

Bizimkinin gözü kip kip etmeye başlıyor, çünkü cebinde değil 5 lira, 1 lirası bile yok!

Durumu yakından takip eden Hakkı Osman, bakıyor ki Ahrazınoğlu işin içinden çıkacak gibi değil, derhal hadiseye el koyarak