90'lı yıllar...Müjdat Hoca'nın başına üç beş yıl önce bir iş gelmiş. Bir yılbaşı öncesinde Müjdat Hoca'nın babası eve bir çift hindi almış, damdaki kümese koymuş. Bu arada bizim uzun Fatih de Müjdat Hoca'nın yan komşusunun evinin damında, Ahmet ile güvercin uçuruyorlar. Bir de bakmışlar Müjdat Hoca damda kırmızı bir şort giymiş, spor yapıyor. Bu hindiler de etrafında geziniyor. Derken Hoca hindilerden birini kucağına alarak sevmeye başlamış. "Görgü şahitleri"nin ifadesine göre, Müjdat Hoca'nın sevdiği hindi dişi imiş. Derken, duruma tahammül edemeyen erkek hindi Müjdat Hoca'ya saldırmaya başlamış. Hoca her ne kadar hişşş kişşş etse de erkek hindi taarruzdan vazgeçmiyormuş. Hoca dişi hindiyi kucağından attığı halde saldırıdan kurtulamayacağının anlayıp, merdivenlere kendisini dar atmış.
İşte bu olay, kısa sürede "duyması gereken zevata" duyuruldu ve bu olayın "bilindiği" Müjdat Hoca'ya muhtelif vesilelerle "ima" edildi ve bu "Hindi Meselesi" böylece memleket gündemine "oturtulmuş" oldu. İşte o günden itibaren herhangi bir vesile ile Müjdat Hoca'nın yanında "Hindi" lafı edilmiş olsa hoca bunu üstüne alınır ve köpürür oldu. Hatta bir defasında mahallenin veletleri toplanıp "Hindici Müjdat" diyerek tezahüratta bulunmuşlardı da Müjdat Hoca buna çok içerlemişti.
İşte bu "hadise"den üç beş sene sonra bizim meşhur "eski eşkiya Kozalak Mustafa" yanıma geldi ve; "Gel sennen ortak hindi besleyek! Ver yanınndan birez para Urfa'ya gedip hindi palazı alıp geliim!.." diyerek bir "ortaklık" önerisi getirmez mi? Ben de; "Lan Gozalak, Urfa'ya getmiye ne gerek var! Burda bi hindici var, adam hem de amarikan hindisi yetiştiriyo tren yolunun altında!..Hemi de her birisi 25-30 kiloo geliyo.." deyiverdim. "Vallaha mı?" dedi. "Hee, senin haberin yok muydu ki?" diye cevapladım. "Vallaha habarım yoğudu...Hadi o zaman gedek de bakak!" diye cevapladı. Ben ise: "Ya o adamnan benim aram bozuk. Şimdi beni görürse 'hindi mindi yok bende' der. İyisi mi sen tek get!" dedim ve "Paran da var mı?" diye ilave ettim. Kozalak elini şalvarının cebine atarak bir avuç 5!lik 10'luk ve bir sürü bozuk para çıkardı ve: "Paradan çok ne var ya'" diyerek bir de hava attı. Ben de: "Eyi o zaman! Şimdi bu Müjdat seni böyle şalvarlı görünce fukara biri sanır da beleş hindi istiyo zanneder. Eyi si mi sen önce parayı göster sonra hindinin lafını aç!" diyerek bunu Müjdat Hoca'nın babasının dükkanına gönderdim.
Bilahare öğrendim ki, olay şöyle gelişmiş: Kozalak, "selamaleyküm" diyerek dükkana girmiş. "Müjdat kim burda?" diye sert bir şekilde sormuş. Müjdat Hoca da tereddütlü bir şekilde; "Benim, buyrun!" diye cevaplamış. Kozalak bunun elini sert bir şekilde sıktıktan sonra cebindeki paraları tezgahın üzerine bırakmış ve Müjdat Hoca:"Bu ne?" deyince de Kozalak:"Sen needicin ne olduğunu, al bunları bir hele.." diye cevaplamış. Müjdat Hoca'nın şaşkınlığı üstünden geçmeden de Kozalak devam etmiş: "Bunnarı al, bana eyisinden hindi cücüğü ver!" demiş ve tabii ki filim de kopmuş! Müjdat Hoca'dan önce babası atılmış: "Bire oğlum, bak bakalım burası hindici dükkanı mı?" deyince Kozalağın kafası atmış. "Ulan beni böyle şarvallı (şalvarlı) gördünüz de mi adam yerine gomuyosunuz. Beni adam yerine gomayacak adamın..." diyerek saydırmaya başlamış. Bu arada da, şeytana keyf gerek ya, dükkanın hemen önündeki dar kaldırımın kıyısına park etmiş bir araba var ve bu arabanın arka camında da şeffaf poşet içinde iki tane temizlenmiş hindi! Kozalak kafayı şöyle bir çevirince bunları görüp, Müjdat Hocagile dönerek:"Peki ulan öyleyse bunnar ne!" diye sormasın mı. Park etmiş arabadaki hindinin hesabı da bu şekilde Müjdat Hoca'nın sırtına sarılmasın mı? Vaziyet o derece vahim ki, Müjdat Hoca; "Bana ne lan kaldırımdaki arabanın içindeki hindiden?!.." bile diyemiyor ve akabinde Kozalağı dükkandan dışarı atmak üzere bir itiş kalkıştır başlıyor. Neticede Kozalak karşı kaldırıma geçmiş, cebindeki çakısını da kaldırıma vurup açmış, bar bar bağırıyor: "Ulan sizin hindinizin de, sizin de!...Parasiynen deel mi olum! Nerden olsa alırım lan ben hindiyi! Sizin hindinize mi galdım lan şerefsizler!.." diyerek ortalığı velvele veriyor ve tabii milletin dilinde bir laf: "N'oolmuş, n'oolmuş? Müjdat Hoca adama hindi satmak istemiş ama velakin sonra fiyatta pürüz çıkarmış!..."
Allah taksiratımızı affetsin! Amin!
3 Kasım 2010 Çarşamba
"Hindici Müjdat"
Gönderen
Hikayeci: Vecihi Batmaz
zaman:
07:45
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Kozalak Mustafa,
Müjdat Hoca
0 yorum:
Yorum Gönder