9 Ekim 2010 Cumartesi

"Ye beni kıllım!"

Rahmetlik bir Hamdi abi vardı. Daha yakınlarda, genç denecek bir yaşta kanserden gitti, mekanı cennet olsun. Bu Hamdi abi,etine dolgundan biraz daha öte, orta boylu, babayiğit görünümlü, oldukça da kıllı bir adamdı. O kadar ki, kollarındaki kıllar nedeniyle yazın kısa kollu gömlek giyemez, uzun kollu gömleğinin kolunu bilek üstünden şöyle bir kere kıvırmakla iktifa etmek zorunda kalır, yine de kıllarının kol yeninden fırlamasına mani olamazdı. Döşündeki (göğsündeki) kıllar için ise yapacağı bir şeyi yoktu. Üniversite mezunuydu da aynı zamanda ama hemen hemen hiç çalışmadı. Babadan kalanlarla ufak tefek idare etti. Hiç evlenmedi. Görüntüsünün aksine, son derece de romantik ve duygusal bir adamdı. İyi de içerdi rahmetli.

* * *
İşte günün birinde bu Hamdi abi, arkadaşının birini yolcu etmek maksadı ile tren istasyonuna gidiyor. Mevsim, bahardan yaza dönmek üzere. Caddenin tenha olması nedeni ile gömleğinin üç düğmesini açmış, öylece yürüyor. Arkadaşı ile tren istasyonuna geldiklerinde, tren istasyona giriyor ve trenden genç ve güzel bir avrupalı kız iniyor ve Hamdi abiye yaklaşarak bir şeyler soruyor. Hamdi abi, bir taraftan gömleğini iliklemeye, bir taraftan da kırık dökük ingilizcesi ile kızın sorusunu cevaplamaya çalışıyor. Hamdi abinin telaşı sebebiyle de kızın gözü ister istemez Hamdi abinin göğsündeki kıllara takılıyor ve gülümsüyor. Meğer kız, yarım yamalak da olsa, Türkçe bilirmiş. Anlattığından anlaşılıyor ki, kuzey Afrika sahillerinden dolaşıp gelmiş, şimdi de Türkiye üzerinden memleketine dönüyor. Hamdi abinin arkadaşı da aynı trene binecek. Kız bu vesile ile Hamdi abinin arkadaşıyla da tanışmış oluyor ve Hamdi Abi bunları trene bindirip selametliyor.


* * *


Bir kaç zaman sonra Hamdi abinin arkadaşı memlekete geri dönüyor ve bu olayı diğer arkadaşlarına şöyle anlatıyor:


"Ya abi, bi görseniz, kızın Hamdi'ye dibi düştü. Trende de yan yana oturduk. Tren hareket eder etmez kız kâğıdı kalemi çıkardı ve annesine yazmaya başladı: "Anne, öyle bir erkekle tanıştım ki, sorma. Adı Hamdi. Gezdi ben Fas, Tunus, Cezayir görmedi onun gibi kıllı. Yel estikçe, döşündeki kıllar, ekin tarlası gibi bir sağa, bir sola yatıyor, nasıl da haşııır haşuur ediyodu bir bilsen..."


Hamdi abi, bu "kıl meselesine" zaten kıl. Diyor ki: "Yalançıya dilençi kosun mu, şerefsiz?!.."


...

0 yorum:

Yorum Gönder