11 Ekim 2010 Pazartesi

Drejo Eşkiya oldu!

Madem Drejo'dan bahsettik, ona ait yeni bir anı ile devam edelim.


Yıl 1950'li yıllar...Rahmetli amcam Ziraat Bankası'na gitmiş. Müdürün odasında, Demokrat Parti'nin bir kaç ileri geleni ile oturuyor. Bu arada, Adana'dan amcama gelen bir telefon üzerine babam Drejo'yu Ziraat Bankası'na yolluyor ve gelen telefondan abisini haberdar etmesini istiyor. Drejo bankaya gidiyor. Müdür odasına girer girmez, rahmetli amcam atılıyor: "Beyler! Bakın ve bu adamı iyi tanıyın! Bu adam aslen Urfalı. Daha henüz bir çocukken, tarlada abisini kan davası nedeniyle vurdular. Bunun üzerine bu Drejo silaha sarıldı ve abisini vuranlardan ikisini anında ortadan kaldırdı. Tabii, bu olay üzerine candarma Drejo'nun peşine düştü. Şu dere senin, bu tepe benim derken, bunu bir dağda kıstırdılar. Al ha, ver ha, karşılıklı müsademe başladı ve Drejo bir Başçavuş ve iki Onbaşıyı şehit etti ama yakalanmaktan da kurtulamadı ve neticeten dama düştü. Ama, Drejo bu, orada da rahat durmadı. Çünkü, hesabını göreceği daha kaç düşmanı var! Derken, öte etti, beri etti, ne yaptıysa yaptı, mahpusu "yardı". Amma, tam kaçarken candarma da ayıktı. Haydii, yeniden bir müsaademe...Drejo bir başçavuş ve iki jandarma daha vurmak zorunda kaldı amma kaçmaya da muvaffak oldu..."

Bu arada misafirler, bu hikayeyi gayet ciddiyet ve hayretle dinliyor ve Drejo'ya da "vay beé" mahiyetinde, ilgi ve hayretle bakıyor, hayatlarında ilk defa bir "eşkiya" görmenin merakı ile de Drejo'yu tepeden tırnağa süzüyorlar. Drejo ise, halinden son derece memnun, koltukları, kabardıkça kabarıyor...Bu sözlere itiraz etmek bir yana, halinden gayet memnun. Çünkü, kendinden, neredeyse namı dünyaya tutmuş bir eşkiya olarak bahsediliyor.


Rahmetli amcam anlatmaya devam ediyor: "Beyler! Gördüğünüz bu adam, hapisi yarıp kaçtıktan sonra, düşmanlarından üç beşini daha temizledi ama bu candarma da peşini bırakmadı. Derken, Drejo Siirt'de bir dağa sığınmak zorunda kaldı. Drejo'yu bu dağda kıstırdılar. Müsademe akşama kadar sürdü ama Drejo pes etmedi. Urfa Jandarna Alay Komutanı baktı ki, Drejo ile baş gelemiyor, Diyarbakır İl Jandarma Alay komutanlığından takviye istedi. Çatışma, ertesi gün akşamına kadar devam etti. Ama ne çare ki, Drejo'nun mermisi bitti ve teslim olmaktan başka bir çaresi kalmadı. Bunun üzerine candarma Drejo'yu teslim aldı ve sonra da hemen orada elini kolunu tuttular, bunu iyi bir düzdüler..." der demez, Drejo tabiatıyla allak bullak oluyor ve telaşla itiraz etmeye yelteniyor. Tabii, o ana kadar müdür odasında, olup bitenleri büyük bir ciddiyetle dinleyenlerden de bir kahkaha kopuyor. Rahmetli amcam da, bu duruma itiraz etmeye  hazırlanan Drejo'ya dönüyor ve şöyle diyor: "Ulan, deminden beri sana düşmanların hariç, iki başçavuş, üç onbaşı, beş er vurdurttum hiç itiraz etmedin de, şimdi buna mı itiraz edeceksin oğlum! İyisi mi, hiç sesini çıkartma!"


Allah hepsine rahmet eylesin...

...

0 yorum:

Yorum Gönder