15 Ekim 2010 Cuma

Şeytanı perişan eden hoca

Çocukluğumuzda, "örnek olsun" maksadı ile, insanda olması gereken "iman sağlamlığı"na dair, "bire bir, aynen yaşanmıştır" denilerek, şöyle bir hikayet anlatılırdı:


Bir gün, küçük bir kasabanın kenar mahallelerinden bir camide, genç ve bekâr bir imam varmış. Adam hemen her vaazında şeytanın kötülüklerinden bahseder, şeytanın insanlara nasıl tuzak kurduğunu anlatır, onun ne kadar düzenbaz ve hilekâr biri olduğunu, ona aldanmamak gerektiğini, zinâ etmede şeytanın rolünü vb.örnekler vererek, hep anlatıp dururmuş. Vaazlarının ağırlıklı konusu "şeytan" üzerine imiş hep, anlayacağınız.

Neyse, yağmurlu bir kış günü, bu hoca, cami cemaatına yatsı namazını kıldırdıktan sonra, evine doğru yürümeye başlamış. Yağmur çiseliyor, hava zifiri karanlık...Derken, bir bakmış az ileride bir karaltı. Bir duvarın dibinde biri, sessizce iç çekerek ağlıyor. Yavaşça yanına yaklaşmış, bir de bakmış ki, genç bir kız! Üstü başı sırılsıklam, gözleri yaşlı, korkarak hocaya bakıyor. Hoca: "Yavrum burada işin ne, kimin kimsen yok mu, ne gezersin bu saatte burada ki?" diye soruyor. Bu soru üzerine, kızın ağlaması daha bir artıyor, başını öne eğiyor ve belli belirsiz; "kimim kimsem yoktur benim..." diyor. Hoca; "olur mu kızım böyle, benim evim aha şuracıkta, gönlüm senin burada böyle kalmana razı olmaz. Hadi gel gidelim. Sobayı yakayım, sırtını başını değiş, sana bir de sıcak çorba yapayım..." diyor. Kız da bu teklifi gönülsüzce de olsa kabul etmiş oluyor ve birlikte hocanın evine geliyorlar. Hoca evin ışığını yakınca ne görsün; kız, kız değil bir afet! Neredeyse dili tutulacak gibi oluyor hocanın. Öyle güzel ve çekici bir kız yani. Hemen "tövbe, istiğfar" getirerek başını çeviriyor, derhal sobayı yakıyor ve kendi giysilerinden bir şeyler getiriyor. "Sen üstünü kurut, bunları giy, ben de çorbayı yapıp getireyim" diyerek mutfağa gidiyor. Bir müddet sonra, elinde tepsi ile içeri geliyor ki, ne görsün! Kız çırılçıplak! Hoca, hemen başını çeviriyor, "derhal üstünü giyin, olmaz böyle!.." diyor. Diyor amma aldıran kim. Kız kalkıp hocanın yanına geliyor ve ona hafiften sokulmaya ve onu okşamaya başlıyor. Hoca, etme tutma, dediyse de dinletemiyor ve bir noktadan sonra kendisini kapıp koyarıyor. Derken, olan oluyor, iş bitiyor. Hoca ise pişman mı pişman, ne yaptım ben böyle Allahım, diye düşünürken, kız birden değişiyor ve kara, kıllı ve korkunç bir yaratık haline geliyor. Hoca şaşkın! Yaratık ise iğrenç bir kahkaha atıyor: "Ben şeytanım! Hani şeytan seni kandıramazdı, hani sen habire benim aleyhime atıp dururdun! N'ooldu şimdi! Gördün mü halini! Allah'ın huzuruna ne yüzle çıkacaksın şimdi? Sen zinanın kralını yaptın, hem de şeytanla!" deyince hoca hemen şaşkınlığını üstünden atarak diz çöküyor ve ellerini semaya açıyor: "Allahım, sana hamd ve şükür olsun ki, duamı kabul ettin!" diyor. Bu defa şeytan meraklanıyor; "Ne diye dua etdiydin kine?" Hoca, yüzünde gayet alaycı bir ifade ile: "Ne zamandır Allaha dua eder dururdum, 'bana bir şeytan s...ir diye' İşte duamıı kabul etti, elhamdülillah!" deyince, "poff" ediyor şeytan ve o utançla bir anda kaybolup gidiyor.


Yaa işte böyle, memlekette ne hocalar var abi...

...

0 yorum:

Yorum Gönder