26 Ocak 2011 Çarşamba

İki Keklik Seke Seke...

Ne zamandır sizlere Şükrü abiyi tanıtmak istiyordum, demek kısmet bugüneymiş... Efendim, Şükrü Abi (nam-ı diğer "Kör Şükrü") ufak tefek ama deyim yerinde ise kaplan gibi bir adamdır. Amma, hani derler ya; "felek Mustafa'ya yar olmamış...", o da başka konu. Neyse, zaman içinde Şükrü abiyi daha detaylı tanıtırız sizlere diyelim. Zira bugün anlatacağımız hikayenin başrolünde kendisi yok. O, bu hikayeye şahit olup, nakleden adamdır.


Gelelim hikayeye:

Şükrü abi, o günlerde işi dolayısı ile Bahçe kazasında çalışıyor. O sıralar, Bahçe'nin önde gelen ailelerinden birinin sünnet mevlidi var ve Şükrü abi de davetli olarak orada bulunuyor. Misafirler, bahçede yan yana dizili sandalyelerde oturmuşlar, huşu içinde Kuran dinliyorlar. Zengin mevlidi olunca da, haliyle hoca sayısı da fazla. Tam yedi hoca, yanyana dizilmişler, biri bitiriyor, diğeri başlıyor. Tam bu esnada bahçe kapısından sakallı ve babayiğit bir adam giriyor. Mevlit sahipleri, adamın görüntüsüne bakarak, "hoca" olduğuna hükmetmiş olmalılar ki, adamın önüne düşüp, adamı, hocaların sırasındaki en son boş sandalyeye oturtuyorlar.

Neyse, hocalar, okudukları sureler bittikçe başlarını hafiften yana döndererek okuma işini kendinden sonrakine devrede devrede devam edip gidiyorlar. Derken sıra, nihayet 7. hocaya geliyor. O da okumasını bitirdikten sonra, başını, bu son gelen zata doğru çevirip; "devam et" mesajı veriyor. Veriyor amma, yandaki zatta tık yok! Bunun üzerine hoca, şöyle bir öksürüp, dirseği ile adamı hafiften bir dürtüyor. Adam şaşkınlıkla buna dönünce, hoca bu defa başı ile sertçe "devam" işareti yapıyor. Bu defa adam verilmek istenen mesajı almış gibi, şöyle bir toparlanıp, yumuyor gözlerini, atıyor eli kulağa ve başlıyor: "İki keklik seke seke, bizim evi yol eyledi, Ben kuş dili bilmez idim, Yar beni bülbül eyledi..." uzun havasını söylemeye!


Kısa süren bir şaşkınlıktan sonra, cemaate gidiyor bir gülme! Hocalar ve mevlit sahipleri ise daha bir şaşkın, ne yapacaklarını bilemez haldeler. Yandaki hoca, adamın kolundan çekiştiriyor, dürtüyor falan ama susturmak ne mümkün. Abim havaya kendini iyi kaptırmış, kimseyi duyacak halde değil ve de; uzun havayı bitirene kadar da devam etmeye kararlı! Zaten, meğer sünnetin mevlitli olduğundan da haberi yokmuş, kafayı çekip öyle gelmişmiş muhterem abim, iyi mi?!..


Demek ki, her sakallıyı hoca sanmayacakmışsın abi!..

0 yorum:

Yorum Gönder