5 Temmuz 2020 Pazar
Harama el uzatmanın cezası hemen verilir mi?
Gazelleriyle meşhur Şeyhülislam Yahya Efendi Sadrazam Kemankeş Ali Paşanın tutumunu hiç beğenmez. Bir gün divanda yalnızken kendisine nasihat ederek:
-"Rüşvet aldığınız işler kulağıma geldi, bu yolda yanıldı iseniz tövbekâr olunuz. Bir yerden haksız olarak bir şeyi koparıp almak, gönlün de, hayatın da ışığını söndüren ne kötü tufanlara yol açar" der.
Ali Paşa bu nasihate fena halde sinirlenip alaylı bir tavırla:
-"Bak şu dönen işlere ki, hep hak yiyenler dediklerimizin servet ve saltanatları var. Beri tarafta hak, hak, diye çenesini yorup duranlar ise, ya sürünecek ya dövünecek hallere düşüyorlar, bunun hikmeti nedir acaba" diye sorar,
Yahya efendi sükunetle der ki:
-"Evvel zaman içinde, meleklerden biri yeryüzüne gezmeye inince bir hayr yapmak ister. insan oğlunun elinde yol gösterecek kitabı var, ben başka bir mahlûka yol gösterici olayım diye leylekleri başına toplar. Nasihatler eder, bildiklerini açıklar, en sonunda da:
Eğer içinizin ferah, zihninizin açık, hayatınızın mutlu ve dualarınızın kabul olmasını istiyorsanız, ilk önce haksız olarak bir şeye uzanmaktan kaçının, öksüz ve yetim çocukların tarlalarından bir arpa tanesi bile almamaya çalışın" der.
Ulu bir çınarın tepesinde oturan bir leylek, o ana kadar yaptığı günahları düşünerek:
-"İyi ama harama uzanmanın cezası hemen verilir mi?."
diye sorar.
Melek:
-"Belli olmaz" der. "Ancak Rabbimiz sabır ve sevgide pek yüce olduğu için uzun bir zaman yapılan hatanın düzeltilmesini bekler."
Aradan bir zaman geçer. Bu ulu çınarda oturan leylek bir gün civarda oturan küçük bir çocuğun tarlada çırpılarla ateş yaktığını görür. Çınarın dibine arada bir kuşlar için yemek artıkları döken yetim çobanı iyice tanır. Yaktığı ateşin üzerine koyduğu sucuğun kokusu bütün etrafı kaplar. Leylek bir an meleğin kendisine söylediklerini hatırlar. 'Nasıl olsa yapılan fenalıkların, yenilen haramların hemence cezalanmayacağını söylemişti, daha önümüzde yıllar var. Gün ola harman ola, şu nefis parçayı kapayım' der.
Böylece diklemesine inip sucuğu alarak yuvasına getirir. Ama sucuğa yapışan küçük bir ateş kuru ottan yuvasını bir anda tutuşturur. Alevler yavruları sarar, karşılarında çırpınıp dursa da ateşe mani olamaz, perişan bir halde uçup başka illere göçerken, leyleklere ders veren meleği görür. Başına gelenleri ağlayarak anlattıktan sonra:
-"Hani yapılan fenalıklar hemence çıkmaz demiştin, bu ne haldir?." diye sorar.
Melek:
-"Evet der olanlardan haberim var. Ama bu senin günahın değil, babanın günahı idi. Seninkinin ilâhi Alemin terazisi ile nasıl, ne zaman tartılacağını, af mı ceza mı göreceğini bilemem, bu Hakkın sırlarından biridir" der
. * * *
Hikaye bitince Sadrazam Kemankeş Ali Paşa azametle:
-"Sizin gibi Şeyhülislam olan birinin, benim gibi Sadrâzam olan birine leylek hikayesi anlatması ne tuhaf?" diye güler.
Yahya efendi mütevazi bir hal ile:
-"Doğru, çok doğru, ancak kıssadan hlsse çıkarmak için dört kitap bile misaller vermiştir" der.
Bu görüşmeden pek öfkelenen Ali Paşa, leylek hikayesinden kastedilen manâyı Osmanlı hanedanında taht kavgaları yüzünden boğdurulan günahsız şehzadeler için söylendiğine getirip, padişaha iyice çekiştirir. Sonunda Yahya efendiyi azlettirir. Mesele, Şeyhülislamın bir başka dostu tarafından padişaha aynen nakledilince, tekrar eski makamına getirilen Yahya efendi, ölünceye kadar vazifesinde kalarak Revan ve Bağdat seferlerine de katılır.
***
(Tercüman Gzt. Atiye Keskin, 23.04.1969)
Gönderen
Hikayeci: Vecihi Batmaz
zaman:
12:41
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Tarihi Hikayeler
0 yorum:
Yorum Gönder