19 Temmuz 2018 Perşembe
O.spunun tren görmüşü!
Efendim, daha önce de "Gâvurun Oymağı" başlığı ile yayınladığımız bir hikayede de anlatmıştık ki, 1900'lü yılların başında, biz daha henüz Osmanlı tebaası iken, adına tren denilen vasıta hayatımıza girmiş idi.
Hayatımıza giren her yeni eşya gibi o da halkımızda merak uyandırmış, görenlerin görmeyenlere amiyane tabir ile hava basmasına imkân sağlamıştır. Yalnız şurası da unutulmasın ki, bu icat, aynı zamanda "gâvur icadı" olması sebebi ile, onu görmenin kişiyi bozma ihtimali de yok değildir.
Bunları şunun için yazıyorum ki, bunun sebebi, geçenlerde bulmak için epey çabaladığım "Hayata Gülümse" başlığı ile 2008 yılında Zeki Akdoğan ve İsmail Temel adlı iki emekli öğretmenimizin yayınladığı ve içinde Osmaniye ve çevresinden derlenmiş müstehçen hikayelerin yer aldığı bu ilginç kitapta rastladığım bir hikayeyi sizlerle paylaşmak içindir.
Durumun arka planı yukarıda anlatmaya çalıştığım şekilde olunca, hikayenin tadına daha iyi varılır.
Şimdi gelelim mevzuya:
Efendim, zaman muhtemelen yine 1900'lü yılların başları olmalı. Tren yolunun hemen kuzeyinde yer alan Düziçi ilçemizde iki kadın ki, öylelerine bizim buralarda "mahalle karısı" denir, malum, bir mevzudan birbirlerine girmişler; ağıza alınmayacak laflarla karşılıklı atışıyorlar! Fakat an geliyor ki, biri diğerine cevap verecek laf bulamayınca, son çare, diyor ki:
-"Amaan anam, ben seniynen baş edemem, sen tren görük o.pusun!.."
Bence haklı!
Hadi kalın sağlıcakla!...
Gönderen
Hikayeci: Vecihi Batmaz
zaman:
09:57
Bunu E-postayla Gönder
BlogThis!
X'te paylaş
Facebook'ta Paylaş
Etiketler:
Osmaniye'den Hikayeler
0 yorum:
Yorum Gönder