24 Ekim 2020 Cumartesi

KÖR KADI'NIN HİKAYESİ


Bu hikayeyi eskilerin çoğu bilir de, yeniler pek bilmez. O yüzden anlatayım da, iyice unutulup gitmesin. 

* * * 

Eski zamanlardan birinde, adamın biri hep doğruları söylemekle övünür, kendi gibi olmayan kim varsa, onu korkak ve çıkarcı olmakla suçlarmış. 

Bir gün bu adamı bir davada (sözüne güvenilir bir) şahit olarak mahkemeye çağırmışlar. Bu davet üzerine mahkeme salonuna giren bizim "Doğrucu Davut", bir de ne görsün; kadı efendinin bir gözü kör değil mi? Hemen kafasında vereceği selamı buna göre düzenlemiş ve girer girmez kadıya doğru dönerek ve gayet ciddi bir şekilde: 

-"Esselâmünaleyküm kör Kadı!.." diyerek kadıyı selamlamış! 

Kadı da gönüllü gönülsüz "Aleykümesselâm" deyip mahkemeyi başlatsa da gözü bu adamın üstünde! Konuşma sırası bizim bu "doğrucu şahit"e gelince, onu dikkatle dinleyen kadı, beklediği "lastikli bir cümleyi" şahidin ağzından duyar duymaz, onun adeta gırtlağına çökmüş ve onu "mahkemeyi yanıltıcı ifade" vermekten derhal tutuklamış! 

Bizim "Doğrucu Davut" ise son derece şaşkın, iki zabıtanın arasında, elleri kelepçeli olarak "şahit olarak katıldığı mahkemeyi, tutuklu olarak" terk ederken, kendi kendine "Allah Allah, bu memlekette doğruları söylemek bile suç oldu! Eğer şahitlik ettiğim hususta bir tek yalanım varsa, şöyle olayım, böyle olayım!." diye yüksek sesle söylenirken, yanındaki zabıta: 

-"Ulan oğlum, iyi hoş da, mahkemeye girerken kadıya verdiğin o selam neyin nesiydi?." 

diye bu zavallıyı "tutuklanma sebebi" konusunda ayıktırmak isteyince, o da bunu diyen zabıtaya (kelepçeden dolayı sağ elinin işaret parmağını iki elini kaldırıp, ancak öyle sallayarak): 

 -"Yook efendi! Dediğimde yalan bir taraf var mı? Ben ne gördümse onu söylerim!.." 

deyince, bunu duyan zabıta, "devasız bir derde müptela" olduğuna kesin kanaat getirdiği bu adamı bu sözünden sonra tüfeğin namlusu ile dürterek ve konuşma tarzını değiştirip, "Hadi len, karı gibi dırdır etmeyi bırak da, düş önümüze!.." diyerek almış götürmüş. Bu hikaye de burada bitmiş! 

Demek ki neymiş; "Marifet, sadece doğru sözlü olmakta değil, doğruları da doğru bir şekilde söylemeyi bilmekte" imiş!..


...

0 yorum:

Yorum Gönder