15 Mayıs 2012 Salı

Abdülaziz Han'ın başına gelenler ve Hüseyin Avni Paşanın ibretlik sonu


Sultan Abdülaziz Han'ın hayatına dair başlattığımız yazı dizisinin bu ikinci bölümünde, onun evliliği vesilesi ile yaşanmış kimi gizli saklı hadiselere değinmeye çalışacağız.

Oğlu Abdülaziz Han'a kız beğenmek için Kafkas köylerini(*) gezmeye giden Pertevniyal Valide Sultan, uğradığı bir Çerkez köyünde çok güzel bir Çerkez kızını görüp beğeniyor. Saray geleneklerine göre, padişahlara eş olarak seçilen kızların varsa ağabeyleri, yoksa küçük erkek kardeşlerinden biri bu kızla beraber götürülür ve bu erkek kardeş, padişahın özel koruma ordusu diyebileceğimiz "Hassa Ordusu" için subay olarak yetiştirilirmiş.

İşte, Pertevniyal Sultan da, "gelinliği" ile beraber onun küçük erkek kardeşini de beraberine alıp İstanbul'a geliyor. Bu güzel gelinlik kıza da "Şems-i Cihan" adını veriyor. "Şems-i Cihan" ise "Cihan Güneşi" anlamına geliyor. Kızın güzelliğinin methi ise İstanbul'a kendisinden evvel geliyor. Ahlâken düşüklüğü tescillenmiş bir paşa olan "Hüseyin Avni" de onun bu güzelliğini duyanlardan. Sarayın hareminde görevli bir kadınefendi ile de arası iyi olan bu Hüseyin Avni, gelen gelin adayının güzelliğini işte bu kadından haber alıyor ve gelinin geleceği günü de haber alarak harem dairesine giriş kapısına yakın bir yerde, bir çalının arkasına gizlenerek gelinlik kızı yakından görme fırsatı buluyor. Ve onu görür görmez de anında aklı başından gidiyor!.. Padişahın haremine dahi yan bakacak kadar namussuz olan bu "herif-i nâşerif" (şerefsiz adam), kızın güzelliği görünce derhal o dostu olan kadınefendiyi yakalayıp, ona yalvarıp yakarmaya ve bu kızla kendi arasını ne edip edip yapması için ona baskı yapmaya başlıyor. Gerekçesi de şu ki, saraya gelin adayı olarak gelen bir kız padişaha hemen gösterilmez, en az altı ay eğitilir ve sarayın kuralları öğretilir. Bu sebepten Abdülaziz, "eş adayını" henüz görmemiştir. Öyle ise kızı kendi alsın, anası da Abdülaziz'e yeni bir kız bulsun!..



Öyle ki, Pertevniyal Sultan, gelinini bir gün Göksu ya da Kâğıthane taraflarında sandal gezintisine çıkarmış, meğer bu Hüseyin Avni de bunları takip edermiş!.. O da bir sandala atlamış ve uzaktan uzağa bunların etrafında dönüp durmaya ve Şemsicihan'ı kesmeye başlamış!.. Hadisenin farkına varan Pertevniyal Sultan da derhal bir paşa ile buna haber salarak ayağını denk almasını, aksi halde durumdan oğlunu haberdar edeceğini, bunun da kendisi için hiç de hayırlı olmayacağını söylemiş. Bunun üzerine, saray erkanı, daha büyük bir rezalet çıkmasın diyerek "şerefsizlik sicili" son derece kalabalık olan bu Hüseyin Avni'yi, sırf İstanbul'dan uzaklaşsın diye Girit adasına vali tayin ediyorlar. Fakat nerede bulunsa, orada "uçkur"una sahip olamayarak mutlaka utanç verici bir hadiseye sebebiyet veren Hüseyin Avni, burada da rahat durmuyor ve Girit zenginlerinden bir Rum'un, ya karısına, ya da kızına (burasını tam bilemiyorum) askıntılığa başlıyor. Bununla da kalmıyor, bir gün, gecenin bir vaktinde gizlice bu Rum'un bahçesine girip arka balkondan konağa tırmanmaya kalkıyor ama tam bu esnada da farkediliyor! Rum beyinin adamları bunu kovalamaya başlıyor. Bu da kaça kaça Girit limanına dar düşüyor! Burada limandan kalkmak üzere olan bir İngiliz ticaret gemisine can havli ile kendisini atıyor ve böylelikle canını kılpayı kurtarmış oluyor!.. Ve haydi tekrar İstanbul'a!..

Evet, ahlaken bu derece düşüklüklere imza atmış bulunan bu herife dair anlatacaklarımızı, şunları da söyleyerek bitirelim:

İlk yazımızda da belirttiğimiz gibi aslen İsparta'nın Gelendost'tan kazasında mukim "Eşekçi Ahmet" adı ile bilinen bir adamın oğlu olan Hüseyin Avni dünyaya geldiği zaman, Ahmed efendiye arkadaşları şöyle takılıyorlar:

-"Hadi gözün aydın Ahmed efendi, bir sıpan olmuş!.."


Ahmet efendi ise bu takılmaların altında kalmayarak onlara şu cevabı veriyor:

-"Siz onun şimdi sıpa olduğuna bakmayın. Büyüdüğü zaman öyle bir anıracak ki, onun anırtısı dünyayı sallayacak!.."

Yani, şimdi buna "Allah mı söyletti!.." denmez de ne denir?!..

Öyle ya, Abdülaziz'i zorla bileklerini tutarak kestiren ve bu işi düzenleyerek, durumu bizzat idare eden bu adam, böylelikle babasının dediği gibi yapmamış ve bir nevi "anırmamış" ve bu anırtısı ile koca bir imparatorluğu sallamamış mıdır?

Abdülaziz Han'ın vefat haberi duyulur duyulmaz Feriye Sarayına koşanlardan biri de, padişahın kayınbiraderi olan ve onun Hassa Ordusunda Yüzbaşı olarak görev yapan Çerkes Hasan'dır. Çerkes Hasan padişahın katlinden en başta Hüseyin Avni paşayı sorumlu tutuyordu. Tarihe "Çerkes Hasan Vak'ası" olarak geçen ve 15 Haziran 1876 tarihin vuku bulan bu hadisede, tarihçiler her ne kadar Çerkes Hasan'ın Mithad Paşanın konağını basıp orada toplantı halinde bulunan hükûmet erkanından Hüseyin Avni Paşa dahil 5 kişiyi öldürdüğünü söylerseler de, bir rivayet; Hüseyin Avni'nin Mithad Paşanın konağına ya giderken, ya da baskın sırasında oradan kaçarken, Çerkes Hasan'ın onu kovaladığı ve elindeki Hassa Ordusu subaylarına mahsus prinç döküm asasını olanca gücü ile kafasına indirmek sureti ile onu oracıkta öldürdüğüdür.

Çerkes Hasan böylece, 30 Mayıs 1876 tarihinde bir askeri darbe ile tahtından indirilen ve 4 Haziran 1876 tarihinde intihar süsü verilerek öldürülen eniştesi Abdülaziz'in ve onun acısına dayanamayarak 4 gün sonra vefat eden ablası Şems-i Cihan'ın (Neşerek Hanım) intikamını almış oluyordu. Kendisi de daha sonra yakalanarak kısa süreli bir yargılamadan sonra idam edildi ve Edirnekapı mezarlığına defnedildi.

Evet, bu iç karartan acı hadiseleri anlatmayı burada böylece bitiriyor ve gelecek yazımızda, daha neşeli bir konuyu; Abdülaziz'in Avrupa seyahati sırasında yaşanan ilgin olayları anlatmak üzere sizlere şimdilik Allahaısmarladık diyoruz.

..........................

(*) Bir rivayet, bu köylerin Kafkasya'da bulunan köyler olmadığı, o dönemde Ruslar tarafından yurtlarından çıkarılan Çerkeslerin, sığındıkları Osmanlı Devleti tarafından Anadolu'nun muhtelif yerlerine yerleştirilerek oluşturulmuş bulunan Çerkes köyleri olduğu, Pertevniyal sultanın da Şemsicihan'a bu türden bir köyde rastladığı, bu köyün de Silivri civarında olduğu söylenir.





0 yorum:

Yorum Gönder