Onun işi böyle adamlarla arayı iyi tutmak ve onların parasını bankasına kazandırmaktır. Bunun böyle olduğunu bir çocuk dahi bilir ve bu adamların toplum içinde muteber bir yerleri ve meslekleri olmasa dahi, bankacıların onlara gösterdiği itibar ve yakınlık bu yüzden çok da kınanmaz.
Bu durumu böylece tespit ettikten sonra şimdi hikayemizi anlatmaya geçebiliriz.
Çiftçilik, malûm çok riskli bir meslektir. Hava, tohumun zamanında ekilmesine müsaade edecek, yağmuru zamanında yağdıracak, mahsülü doluya vurdurmayacak ve hasat zamanında, mahsülünü kaldırması için çiftçiye müsaade edecek. Bütün bunların hepsi tamam olsa, yine yetmez, çıkan mahsülü para da edecek ki, işte ancak o zaman çiftçinin yüzü gülecek!..
İşte Kara Rıfkı lakabıyla maruf merhum amcamız da çiftçi olduğundan ve yukarıda saydığımız şartlardan hemen her sene biri ya da bir kaçı eksik kaldığından, her çiftçi gibi o da ömrü boyunca bir türlü oh diyememiş ve borçtan harçtan yakasını bir türlü kurtaramış biriydi.
Hele birinde, bir kaç sene üst üste kötü giden mevsimler sebebi ile iyice sıkıntıya girmiş, üst üste nice "senet kırdırmış"(*) fakat gelen senenin de kötü gelmesi üzerine, artık bankalar da kendisinden iyice yüz çevirmiş, çiftlik sahibi ağa bir adam olarak banka müdürlerinden gördüğü itibar giderek eksilmiş, müdürler giderek onu görmemezlikten gelmeyi tercih eder olmuş...