26 Aralık 2011 Pazartesi

Ulan ben senin neyini merak edeceem!..


Geriye dönüp baktığımda, Mekkeli Ercan kardeşimizden bugüne kadar sadece bir hikaye nakletmiş olduğumun üzülerek farkına vardım. İşlenmemiş bir maden mahiyetini halen muhafaza etmekte bulunan bu kardeşimizden bugün bir hikaye daha naklederek kendisine olan manevi borcumuzu bir nebze de olsun ödemiş olalım.

Yıl, zannederim 1981 ya da 82 idi. O zamanlar ben, Murat ve Fatih can arkadaşız. Bu Mekkeli de zaman zaman gurubumuza dahil olan sevdiğimiz bir kardeşimiz. Bir gün, nasıl olmuşsa olmuş, Murat kardeşimizle Mekkelinin arası açılmış, konuşmuyorlar. Fatih kardeşimiz nasıl ediyorsa ediyor, bunların arasını bulmak için araya girip bunları akşam bizim meşhur "Güney Restaurant"da bir araya gelmeye razı ediyor. Yalnız bu buluşmada Murat kardeşimiz "babası ile arası açık" adam rolünü oynuyor. Morali de bu yüzden son derece bozuk olmuş oluyor!.. Böylelikle, Mekkeli, eski bir arkadaş olarak kendisinde daha fazla bir mesuliyet, arkadaşının moralini düzeltmek adına, bu konuda kendisini daha çok mecbur hissetmiş oluyor.

Aylardan Temmuz, rakı eşliğinde ilerleyen muhabbet, küskünlükleri olduğundan daha çabuk bertaraf ettiği gibi, bu muhabbeti daha da ilerletmek için ortaya yeni bir fikrin atılmasına da sebep oluyor. Kapıda bekleyen Murat kardeşimin altındaki 72 model Mercedes de, Fatih kardeşime bu konuda gerekl ilhamı vermiş olmalı ki, ortaya şu lafı atıyor:

-"Ulan, bi Antalya'ya mı gitsek, naapsak?!.."

Hepsi de bekâr adam, evde bekleyenleri mi var?!.. Kafalar da son derece iyi olmuş:

-"Tamam ulan, hadi gidek!.."

demek çok zor olmuyor. Lâkin, tek bir mesele var ki, o da para!..

Öyle ya, Osmaniye-Antalya arası, nereden baksan bin küsur kilometre!.. Gittin geldin, yedin içtin, epey bi para lazım?!.. Murat kardeş, ev ile arası bozuk olduğu için zaten züğürt gezmekte!.. Fatih kardeşimde ise 3-5 liranın dışında zaten para olmaz!.. O halde iş Mekkeli'ye düşüyor!..

Mekkeli diyor ki:

-"Olum, bugün bizim dükkâna Dörtyollunun biri rektefe için bi Enter (kamyon) getirdi, bir de 35 bin lira para bıraktı. Usta da (babası oluyor) parayı "galleye" (para çekmecesi) attı, çekti eve gitti!.. Gelin, burdan kalkıp sanayiye gidelim, bu parayı alıp Antalya'ya gidelim!.."

İlk başlarda: "Olur mu lan öyle?!.." dense de, oluyor! Bunlar masadan kalkıp sanayiye uğruyorlar. Mekkeli, sanayi bekçisi nezaretinde kalleyi açıp 35 bini cebine koyuyor ve yola revan oluyorlar!..

* * *

O zamanlar, bırakın cep telefonunu, normâl telefon bile her yerde yok. Ben de akşamları dükkân kapatıp yaylaya gidiyor, sabahları da tekrardan açmak üzere Osmaniye'ye dönüyorum.

Sabah oldu, öğle oldu, bunlardan gelen giden yok?!.. İkindi oldu, akşam oldu, gene kimse yok!.. Halbuki, biri olmazsa diğeri mutlaka uğrardı?!..

"Hayırdır inşallah!.." diyerek dükkânı kapatıp tekrar Zorkun yaylasına döndüm. Sabah oldu. Osmaniye'ye gelip dükkânı tekrar açtım. Çok geçmeden Mekkeli Ercan kardeşimin babası Necati usta, soluk soluğa denecek bir vaziyette dükkânın kapısında beliriverdi! Elinde bir kâğıt parçası tutuyor ve gayet de sinirli:

-"Yeğenim, bu bizim Ercan'dan habarın var mı senin?!.."

Adamcağız öyle bir soruş soruyor ki, içimden; "ulan bu soruş hayra alâmet değil, mevzu nedir bilmiyorum amma, bu az sonra sade Ercan'a değil kesin bana da sövecek!.." diye  geçiriyorum!..

- Korka çekine: "Valla haberim yok Necati usta!.." deyince, (gözleri de iyi görmediğinden) elindeki kâğıdı mümkün olduğunca gözünden uzaklaştırıp, aşağı doğru tutarak, yüksek sesle, ağır ağır, hece hece, okumaya başlıyor:

"Babacığım beni merak etme!.. Ben arkadaşlarla Anamur'a kadar gidiyorum, bir kaç güne kadar dönerim" 


Daha sonra anlayacağım üzere, Mekkeli dükkânın kallesinden müşteri kamyonuna ait rektefe parasını almış, yerine de meğer böyle bir not bırakmış!

Sinirden titreyen elleriyle tuttuğu kâğıdı okuduktan sonra kafasını kaldıran Necati usta, elindeki kâğıda diğer elinin tersi ile vura vura başlıyor bağırmaya:

-"Ulan hey anasını arvadını .....min çocuğu, ben senin neyini merak edeceem, ben o 35 bini merak ediyom ulan, o 35 bini!.. Hey d.bük, hey p.zevank!.."


...




0 yorum:

Yorum Gönder