8 Şubat 2011 Salı

"Edep yerimde bir çıban çıksa..."

Merhum Hacı Durmuş Hasan Efendi, aslen Darendeli olup, devrin Osmaniye'sinin hatırı sayılır, mal mülk sahibi, zengin esnaflarındandı. O devrin bir çok varlıklı insanı gibi çok eşli idi ve koca bir konakta eşleri, çocukları ve gelinleri ile hep beraber yaşardı. Bu kısa izahattan sonra asıl konumuza gelecek olursak, hikayeyi anlatan, daha sonra H. Durmuş Hasan Efendinin oğlu ile kızkardeşi evlenecek olan Dr. Yücel Yalçın... Yalçın diyor ki;

Çocuğum, rahmetli anam Binnaz hanım ile beraber ata bindik Mustafabeyli'ye gidiyoruz. Herhalde oradaki değirmende bir işimiz vardı. Neyse, oradaki işimizi gördükten sonra anam dedi ki: "Buraya kadar gelmişken bir de Osmaniye'ye gidelim de Hasan Efendiyi ziyaret edelim" Yok, diyecek halimiz yok ya, düştük yola... O sırada da Hasan Efendinin dördüncü defa evlenme planı gündemde ve ortamın hayli gergin olduğu zamanlar...


Neyse, akşam üzeri vardık Hasan Efendinin konağına... Hane halkının suratlarından düşen bin parça... Öyle ya, üç hanım, onların çocukları ve hatta gelinleri ve damatları... Amma Hasan Efendi gözünü karartmış bir kere, ille de Gülizar Hanım, diyor da başka bir şey demiyor! Evdekilerin elinden de, durumu sessizce protesto etmekten başka bir şey gelmiyor. Ama bırakın protestonun şeklini, Hasan Efendinin bu konuda en ufak bir itiraz cümlesine bile bir tahammülü yok ve bu yüzden de üst kattaki odada tek başına oturuyor ve yanına girmeye de kimse cesaret edemiyor...

Bizi yukarı odaya aldıklarında onu, takkesini ve entarisini giymiş, asabi bir şekilde, hızlı hızlı tespih çekerken bulduk... "Gel Binnaz gel bakalım!.." diyerek eliyle bize karşıdaki sedire oturmamızı işaret etti. Çok kızgın, belli... "Hoş geldiniz, hoş bulduk.." faslını kısa sürede bitirdikten sonra Hasan Efendi, tesbih çektiği eliyle aşağıdakileri işaret ederek: "Bunlar!.." diye söze girdi... "Bunlar benim evlenmeme karşı çıkıyorlar Binnaz!.. Halbuki bana genç ve kuvvetli bir kadın lazım!.. Mesela, edep yerimde bir sivilce çıksa, ben kime sıktıracağım Binnaz!.."  diyerek öfkeli bir sesle, hem ev halkının anlayışsızlığını(!) anama şikayet etmiş, hem de bu konuda aslında ne derece haklı(!) gerekçeleri olduğunun altını çizmiş oldu. Rahmetli anacağızım, durumun vehametini ve işin ne derece dönülmez bir noktaya gelmiş olduğunu anlamış olmalı ki, o saatten sonra Hasan Efendi ile bu yüzden ters düşmenin bir manası kalmadığının farkında bir sesle: "Sen bakma onlara Hasan Efendi, senin yanlış bir işin olmaz!.." demekten başka bir çare bulamadı... Ve neticeten, bütün direnişlere rağmen, Hasan Efendi sonunda Gülizar'ı alarak "edep yerinde çıkabilecek bir çıbanı sıktıracak bir hanım" bulmanın huzuruna ermiş oldu... 

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine! "Ne mutlu edep yerinde çıkabilecek bir çıbanı sıktıracak bir hanım sahibi olabilene!" diyelim ve bu hikayeyi de burada bitirleim.

Hadi, kalın sağlıcakla!..

.

0 yorum:

Yorum Gönder