12 Mart 2012 Pazartesi

"Bir ayaklar olmasın?!.."


Bugünümüzü, epeydir yazmaya niyetlendiğim "Kemuncu Kör Mahmut" rahmetliye ayıralım ve bu vesile ile hem kendisini anmış ve hem de bir dönemin bilindik simalarından olan bu ilginç adamı bilinmez bir geçmiş içinde kaybolup gitmekten bir nebze kurtarmış olalım.

Ben onu tanıdığımda küçük bir çocuktum ve kendisini ancak yayla zamanlarında görebilirdim. Öyle ki, 60'lı yılların Zorkunu, ondan bahsetmeden anılırsa eksik bir iş yapılmış olur.

Uzunca boylu, kasketli, kırlaşmış kalınca bıyıklı, iri ve kel kafalı ve kumral tenli bu adam, yumuk yumuk ve çok iyi görmeyen gözleri ve ağırbaşlı tavırları ile hakikaten ilginç bir adamdı. Temiz giyinir, ceket altına kumaş şalvar giyer, geçimini mahalle aralarında "nane-kemun (kimyon)" satarak sağlardı. Kimi kez "Nane-kemun", kimi kez de "nane var kemun var" diye seslenir ve sesi mahalleye kendinden önce gelirdi. Sırtında torbası ve elinde baston niyetine kullandığı sopası ile önünü yoklaya yoklaya yürür, kendisine "kemuncu" diye seslenecek bir kadın ya da çocuk sesini kaçırmamak için kulaklarını kiriş tuttuğu her halinden belli olurdu.


Önceleri bir başına yaptığı bu "seyyar satış" faaliyetine daha sonra yanına oğullarından birini katarak devam etme gereği duydu. Niye böyle bir şeye gerek duyduğunu ise söylemeyi unuttuğum bir şeyi daha hikayeye ekleyerek izah etmem gerek. Zira, Mahmud emmim sadece "nane-kemun" değil, zaman zaman "tavuk ve yumurta" da satardı. Tavukları da ayaklarından bir ipe bağlar, o ipi de boynuna asar, boynundan aşağı sağda ve solda başaşağı vaziyette, kimi zaman birer, kimi zaman da ikişer tavuk asılı olduğu halde, bunları öylece mahallelerde gezdirir ve böylece onları canlı canlı müşterilerine sunmuş olurdu.

İşte, işe yine yalnız başına çıktığı günlerden birinde, Mahmud emmim, gözleri de yi görmediğinden bu tavukları ayakları yerine boyunlarından bağlamış. Bu şekilde boynuna astığı tavuklar ise kısa bir süre sonra boğularak ölmüşler. Hayvancağızların bu şekilde öldüğünü ise çok sonraları fark eden Mahmut emmim, aynı hatayı bir daha tekrar etmemek için artık yanına çocuklarından birini almak lüzumunu hissetmiş.

İşte, Mahmut emmim, kendi canını çok yakan o günden sonra "anons"larına yeni bir cümle daha ekledi ve "Nane-Kemun" nidaları arasına, arada bir de yanında gezdirdiği çocuğu tavukları kontrol etmeyi unutmasın diye:

-"Bir ayaklar olmasııın!.."

şeklinde bir ünleme sıkıştırmayı alışkanlık haline getirdi.

O, bu şekilde her ne zaman ünlese, çocuk da derhal:

-"Yok, yok iyi!.. Sen devam et!.."

diye cevap vererek Mahmut emmimi rahatlatır ve böylece emmim içi daha rahat bir şekilde alışverişine devam etmiş olurdu.

* * *

Kıssadan hisse diyecek olsak, arada bir; "bir ayaklar olmasın?!.." demekte fayda mı var ne?

Hadi sağ ve selamette kalın o halde!...






1 yorum:

mustafa yılmaz dedi ki...

muhteşem bir hikaye

Yorum Gönder