29 Ocak 2011 Cumartesi

Gölgesi 10 Dönüm olursa...

Gençliğimizin en hızlı zamanları... O zamanlar akşamları sık sık, Bahçe yolu üzerindeki "Çınaraltı" tabir edilen pirzolacılara "dağ malı" pirzola yemeye gidiyoruz. "Rakı-Balık" bunun yanında hakikaten halt etmiştir afedersiniz, o kadar lezzetli olurdu yani... Hoş, şimdi bırakın dağ malını, ova malına bile hasret kaldık, bu "ileri demokrasi hamleleri" sayesinde ya, o da ayrı mesele! Neyse, konumuza dönecek olursak; Allah affetsin, o gün yine bu Çınaraltı'nda yemiş içmişiz, gece yarısına doğru bindik arabaya dönüyoruz. Ekipte Kör Şükrü abi ve yeğenleri de var.


Şükrü abi, bir ara arabayı sağa çektirip "su dökmeğine" indi ve kafası iyi olmasından mütevellit, arabanın sağ farının önünde durmuş olduğuna da aldırmaksızın işini görmeye başladı. İşta tam bu esnada, arabada bulunan Şükrü abimin yeğeni "Odun Ahmet", birden, hayret, takdir ve gurur dolu bir sesle: "Heeyt be, dayımınkinin "kölgesi" bile 10 dönüm tarlayı kaplıyo anuna q...!" diyerek nida etmesin mi?!.. Hepimiz derhal başımızı o tarafa çevirdik ve hakikaten de sağ taraftaki tarlaya, (10 dönüm gelir miydi, gelmez miydi orasını bilmem amma...) uzun ve genişçe bir gölgenin düştüğüne hep beraber şahit olduk.

Vaziyet bu olunca, daha Şükrü abinin arabaya binmesi ile beraber, hepimiz aynı anda ama ayrı ayrı takdir duygularımızı kendisine iletmeyi bir vazife bildik ve bu vazifemizi de derhal yerine getirdik. Şükrü abim ise bunun üzerine; az önce rahatlamış olmanın verdiği rehavetten mi, yoksa iltifat ve tebriklerin şiddetinden duyduğu memnuuniyetten mi, orasını şu anda tam kestiremiyorum ama herhalde tezahüratta en öne çıktığı için olsa gerek, yeğeni Odun Ahmet'e doğru başını çevirerek ama Ahmet'in nezdinde hepimize hitaben söylendiği  gayet belli olan, gevrek ve memnun bir sesle, lâkin her zamanki sertliğinden de taviz vermez bir eda ile: "Ruhunuzu çektirmen lan!.." şeklinde kısa, pratik ama çok anlamlı ve özlü bir teşekkür cümlesi kuruverdi ve böylece hem heyecanımızı yatıştırmış, hem de hepimize toptan bir "teşekkür" hediye etmeyi ihmâl etmek nezaketsizliğini göstermemiş oldu, sağolsun!...

SON DAKİKA NOTU: Bazı dostların ikazı üzerine, tamamlayıcı bilgi notu olarak şu açıklamayı yapmak durumundayım ki, Şükrü abinin bu "özelliğini", en yakın dostlarından Sayın Muhtar Taşkaya abimiz "Şahmaran" ismi ile tanımlıyor ve "Şükrü'nün Şahmaranı" tanımlaması da epey bir zamandır "gerektiği yerlerde" kullanılıyormuş. Bilginize...

0 yorum:

Yorum Gönder