24 Mart 2015 Salı

Babanız b.ku yedi!..


Eski zamanların birinde, malı mülkü, çoluğu çocuğu ile tabir yerindeyse güm güm gümüleyen çok zengin bir adam varmış. Adam aynı zamanda dinine diyanetine, hayrına hasenatına da önem veren biri olarak bilinirmiş.

Fakat ne olmuşsa, nasıl olmuşsa olmuş, bu sapasağlam adam hiç beklenmedik bir zamanda küt diye gidivermiş!..

Onu tanıyanlar, bilenler ve çoluk çocuğu başta olmak üzere herkeste bir şaşkınlık! Öyle ya, bu kadar zengin bir adam bu kadar mı ani ölür, ölüm, parası olana da mı bu kadar kolay gelir?...

Açıkça dillendirilmese de akılların derinliklerinde oluşan bu düşüncenin tesiri ile olsa gerek, çocukları babalarının bu ani ölümüyle hiç olmazsa öte tarafta iyi bir muamele ile karşılaşıp karşılaşmayacağının merakına düşmüşler. Nasıl olsa bu dünyada paranın güç yetiremeyeceği hiçbir zorluk yoktur diyerek bu meraklarını giderecek bir yol aramışlar. Derken, arayan bulur hesabı; babalarının mezarı içine bir kişilik bir yer daha açtırıp buraya bedeli mukabilinde bir fukarayı bie geceliğine yatırırız, o da ertesi günü bize babamızın hesabını nasıl verdiğini bize anlatır diye düşünerek çareyi bunda bulmuş ve harekete geçmişler. Etrafa tellallar da çıkararak durumu halka ilan etmişler.



Çok geçmeden fukaranın biri bu işe talip olmuş: "Siz benim yerimi açın, akşam üzeri ben gider yerime yatar, sabahına da babanızın hesabını nasıl verdiğini kalkar size anlatırım" demiş. Bunun üzerine anlaşma yapılmış ve sabahleyin mezarlık kapısında buluşmak üzere sözleşilerek herkes dağılmış.

Bunun üzerine, işin taliplisi olan fukara adam akşama doğru söz verdiği üzere mezara yatmaya giderken, yolda bir ip bulmuş. O kadar fukara ki, üstüne geçirdiği abanın kuşağı bile yokmuş. İpi beline ölçmüş, bakıyor ki oluyor: "Her işte bir hayır var, bak işte hiç aklımızda yokken abamıza kuşak olacak bir ip de bulduk!.." diye içinden geçirerek ipi beline dolayıp sevinerek mezara yatmış!..

Derken hava iyice kararıp akşam olunca sorgu melekleri mezarda zuhur etmiş. Fakat o da ne?!... Melekler bakmışlar ki, mezarda iki kişi var! Bir anlık şaşkınlıktan sonra meleklerden biri demiş ki:

-"Yahu burada iki kişi var, biri ölü, diğeri diri! Acaba önce hangisinden başlasak?..."

Diğer melek de:

-"Valla, ölü zaten bizim, onun hesabını ne zaman olsa görürüz de şu diri burada ne geziyor? Bence evvela bundan başlayalım sorguya..." 

diyerek parmağını fukaranın az evvel beline doladığı ipe takmış ve başlamış sorguya:

-"Söyle bakalım efendi, bu ipi nereden buldun?..."       

-Fukara, korku ve şaşkınla zar zor:

-"Yolda buldum..."

diyebilmiş. Bunun üzerine melek:

-"İyi de efendi, sen her bulduğunu böyle sahiplenirsen..."

diyerek eliyle arkada bir yere işaret vermiş. Bunun üzerine fukaranın tepesine bir tokmak inmesiyle kendini kaynar katran kazanında bulması bir olmuş! Derken yeniden meleğin karşısına çıkarılmış. Melek, yine parmağını adamın belindeki ipe takarak bu defa da:

-Peki, sen bu ipin sahibi kimdir diye merak edip, onu aramak hiç aklına gelmedi mi?!.."

Fukaranın cevabını dahi beklemeden kafasına bir tokmak daha!... Yine doğru kaynar katran kazanına...

Fukara perişan bir şekilde yine meleğin karşısında ve meleğin parmağı yine belindeki ipte!...

-"Sen şimdi bu ipi bir duvarın üstüne koyup sahibinin bulmasını sağlamak yerine demek beline kuşak yaptın ha!..."

Yallah, yine tokmak, yine katran kazanı!... Ve bir daha meleğin karşısında ve melek parmağını yine o ipe takarak:

-"Demek sen şimdi bu ipi çarşıya götürüp, "bir ip buldum sahibi kimse çıksın!.." demek yerine...."

Haydiii bir daha katran kazanı!.....

Hasılı, fukara adam böyle böyle, katran kazanına gire çıka vakit sabahı bulmuş! Melekler de birbirlerine dönüp:

-"Artık sabah oluyor, gidelim şimdilik, akşam gelir ipin hesabını sormaya kaldığımız yerden devam ederiz." 

diyerek gözden kaybolmuşlar....

Bizim fukara ise son derece perişan bir halde yattığı yerden doğrulmuş ve ilk iş, beline kuşak niyetine doladığı ipi çözüp eline alarak doğru mezarlık kapısına yönelmiş. Fakat tabii kapıda ölünün yakınlarını heyecan içinde kendini bekler bulmuş. Ölünün çocuklar heyecan içinde:

-"Babamızın sorgusu nasıl geçti? Hadi bizi merakta bırakma da söyle!.."

diyerek derhal adamcağızın etrafını almışlar. Fakat fukarada konuşacak hal mi var!.. Bunlar ise akşamki meseleyi bilmediklerinden ha bire üsteliyorlar:

-"Hadi söyle, babamızın sorgusu nasıl geçti?!..."

 Adamcağız zar zor kendini toparlayıp:

-"Babanız b.ku yedi!..."

diyebilmiş. Bunun üzerine hiç böyle bir cevap beklemeyen zenginin çocukları:

-"Sen nasıl konuşuyorsun böyle be adam! Babamız çok zengin ve bir o kadar da hayırsever bir adamdı! Ne demek şimdi bu?!.."

diyerek fukarayı azarlamaya başlamışlar. Fukara ise hiç istifini bozmadan:

-"İyi ya, ben de onun için böyle diyorum ya!.."

deyip, elindeki iple yürümeye devam etmiş. Ölenin yakınları arkasından yetişip bu defa daha bir öfkeyle üsteleyince, fukara yine aynı sözü yinelemiş:

-"Babanız b.ku yedi dedim ya!..."

Bu kere ölü sahipleri de iyice zıvanadan çıkıp:

-"Sen ne diyorsun be adam, lafını bil de konuş!.." 

deyince fukara bu defa gayet sakin bir sesle bunlara dönüp:

-"Bakın, ben dün akşam yolda bulup kuşak niyetine belime doladığım şu ipin hesabını veremedim, ertesi güne kaldı! Babanız onca malın hesabını nasıl verecek ben onu merak ediyorum ve işte onun için de diyorum ki, babanız b.ku yedi!... Vallaha da yedi, billaha da yedi!.." 

demiş ve:

-"Ben şimdi acilen şu ipin sahibini aramaya gidiyorum, hadi bana eyvallah!.." 

diye sözlerini tamamlayarak hızlı adımlarla gözden kaybolup gitmiş ve bu hikaye de burada bitmiş. Adam b.ku yedi mi yemedi mi meselesi de işte o günden bu güne herkesin aklını meşgul edip durmuş!..

İnşallah biz de hakkında bu tartışmaların yapılmadığı bir insan olmanın huzuru içinde rahat uyuyanlardan oluruz dilek ve duası ile deyip mevzuya noktayı böylece koymuş olalım.

Hadi gari, kalın sağlıcakla...



0 yorum:

Yorum Gönder