24 Mart 2015 Salı

Babanız b.ku yedi!..


Eski zamanların birinde, malı mülkü, çoluğu çocuğu ile tabir yerindeyse güm güm gümüleyen çok zengin bir adam varmış. Adam aynı zamanda dinine diyanetine, hayrına hasenatına da önem veren biri olarak bilinirmiş.

Fakat ne olmuşsa, nasıl olmuşsa olmuş, bu sapasağlam adam hiç beklenmedik bir zamanda küt diye gidivermiş!..

Onu tanıyanlar, bilenler ve çoluk çocuğu başta olmak üzere herkeste bir şaşkınlık! Öyle ya, bu kadar zengin bir adam bu kadar mı ani ölür, ölüm, parası olana da mı bu kadar kolay gelir?...

Açıkça dillendirilmese de akılların derinliklerinde oluşan bu düşüncenin tesiri ile olsa gerek, çocukları babalarının bu ani ölümüyle hiç olmazsa öte tarafta iyi bir muamele ile karşılaşıp karşılaşmayacağının merakına düşmüşler. Nasıl olsa bu dünyada paranın güç yetiremeyeceği hiçbir zorluk yoktur diyerek bu meraklarını giderecek bir yol aramışlar. Derken, arayan bulur hesabı; babalarının mezarı içine bir kişilik bir yer daha açtırıp buraya bedeli mukabilinde bir fukarayı bie geceliğine yatırırız, o da ertesi günü bize babamızın hesabını nasıl verdiğini bize anlatır diye düşünerek çareyi bunda bulmuş ve harekete geçmişler. Etrafa tellallar da çıkararak durumu halka ilan etmişler.