27 Ekim 2011 Perşembe

1909 Osmaniye'sinde Ermeni Hadiseleri (1)


Yakın tarihimizin acı olaylarından biri de şüphesiz ki, batılıların, "hasta adam" olarak tanımladıkları Osmanlı imparatorluğunun çöküşünü hızlandırmak maksadı ile Osmanlının Ermeni tebaası ile Müslüman tebaası arasına soktukları fitnedir. Onların tahrikkâr vaatlerine aldanan kimi Ermenilerin "çökmekte olan" imparatorluktan kendilerine pay çıkarmak hevesi ile çeteler kurup yüzlerce yıl birlikte yaşadıkları Müslümanları katletmeye girişmeleri, Müslüman ahaliyi mukabelede bulunmaya mecbur bırakmış ve onları karşı tedbir almaya zorlamıştır.  

1915 yılında, alınmak zorunda kalınan "tehcir" kararına kadar giden yolda, 1909 yılında Adana ve civarında başlatılan "Ermeni kalkışması" önemli bir yer tutar. İşte biz de şimdi, bugün itibarı ile üstünden tamı tamına 113 yıl geçmiş olan bu meseleden Osmaniye'nin payına düşen, uzun yıllar önce duyduğumuz bir kaç hadiseyi burada nakletmeye çalışacağız.

O yıllarda, "Cebel-i Bereket Sancağı" adı ile anılan Osmaniye'de de benzer bir hareketlenme olmuş, anlaşıldığı kadarı ile bu hareketlenmenin kaynağı da, o yıllarda Ermenilerin daha yoğun olarak yaşadığı Dörtyol ve Erzin olup, buralardan Osmaniye'ye sirayet etmiştir. Meselenin bu yanı elbette tarihçilerimizin işidir ve onlar size bunu daha iyi anlatacaklardır. Yalnız, burada şimdiden bilhassa "yerel tarihçilerimize" duyuralım ki, yine bu konu ile ilgili olacak gelecek yazımızda ortaya yeni çıkmış bir belgeyi okuyucularımızla beraber kendi dikkatlerine de (inşallah) sunmuş olacağız.

Şimdi gelelim kendi anlatacaklarımıza:

12 Ekim 2011 Çarşamba

"Ziraatçi Mustafa Efendi'nin Bitmeyen Serveti ve Mustafa Fuad Y'in Bir Türlü Alamadığı Banyo Sobası"


Hiç, "bu nasıl bir başlık böyle" demeyin, bu başlığı bu şekilde yazan ben değilim. Bilakis, bu başlık; (kim bilir kaçıncı kez) sona eren bir "ortaklığın" ardından, diğer ortak Ahmet Y. tarafından-müşterek arkadaşlarını bilgilendirmek üzere, (ya da yanlış bilgilendirilmesini önlemek amacı ile) yazılmış bir raporun(!) başlığıdır.

Evet, sözlerimde bir yanlışlık yok, aynen böyle!..

Ahmet Y. Bey, (ki, kendisi ve kendisinden bir yaş küçük "erkek" kardeşi Mustafa Y. çocukluğumuzdan bu yana, mahalle arkadaşlarımızdır) kardeşi ile yaptığı bir ortaklığın daha sona ermesi münasebeti ile zamanında böyle bir rapor yazıp, 8-10 nüsha halinde çoğaltarak müşterek arkadaşlarına dağıtmış, böylece bir nüshası da benim elime ulaşmıştı.

Ahmet kardeşimin yazıp dosyaladığı, yaklaşık 11 sayfa tutan raporun başlığı niye böyle diye soracak olursanız, o da şu:

Ortaklık sırasında Ahmet kardeşimiz evli, Mustafa ise bekâr. İkisi de doğuştan fevkaladenin fevkinde "tutumlu" insanlar! Ortaklık sermayesi ise, (her zaman olduğu gibi!..) dedeleri "Ziraatçi Mıstaa Efendi"den kalma bir gayrımenkulün satışından gelen para ile konulmuş durumda.