14 Mart 2011 Pazartesi

"Bana bir dilekçe yaz!.."

Efendim, bugün Drejo'nun bir resmini bulduk da sayfalarımıza koyduk ya, aklımıza onun bir hikayesi daha düştü. Bugün de onu yazalım.


Drejo'nun Osmaniye'ye yeni geldiği yıllar... O yıllarda da, belediyede çalışan bir Hacı E. var. "Allah taksiratını affetsin..." desek bir faydası olur mu bilemiyoruz ama kimilerinin karşı cinsi bırakıp kendi cinslerine meylettikleri gibi bu Hacı Efendi de kendi cinsine karşı zaaf duymaktan kendini alamayanlardan biri  imiş... Onun bu zaafını bilenlerden ve Drejo'nun da saydığı birisi, bir gün bu Hacı efendiye diyor ki:


-"Oğlum Hacı, tam senin istediğin gibi birisi var, bana yanaşıp duruyor ama bilirsin benim bu taraklarda bezim yok. İstersen sana yollayım!.."

9 Mart 2011 Çarşamba

"Sen imtihan et, doktor da muayene etsin..."

İşte size rahmetli "Kara Rıfkı"dan bir hikaye daha!..

Sene 1950, 55'ler.. Meşhur "Marshall Yardımı" ile memlekete traktör girmiş ve Türk çiftçisi at ile, öküz ile tarla sürmekten kurtulmuş. Bu traktörleri de evvela tabii ki büyük çiftlik sahipleri edinmiş. Edinmişler de; ortada traktör var amma o traktörün derdinden anlayacak "makinist" sayısı yok denecek kadar az! Niye?!.. Çünkü, o zamanlar ne tamirhane, ne de servis var! İşte bu yüzden, her çiftlikte bir tamirhane ya bakımhane (adına ne derseniz..) ondan olmak zorunda. Bu "makinistler" çoğu zaman traktör şoförlüğü de yapmak durumundalar...

5 Mart 2011 Cumartesi

"Tahranı keserini hazırla!.."

Bugün size merhum "Kara Rıfkı" (Başlamışlı) ve "Kör Talat" arasında geçen bie anekdotu aktaracağım.

1955 yılı Eylülünde İstanbul'da vuku bulan meşhur 6-7 Eylül olaylarını herhalde bir yerlerden duymuşsunuzdur. Kıbrıs'ta Türklere Rumlar tarafından yapılan baskıların arttığı bu dönemde, "Yunanlıların, Selanik'teki  Atatürk'ün doğduğu eve bomba attıkları" gibi bir şayianın ortaya atılması ile zaten gergin olan ortalık bir anda karışmış ve halk İstanbul'da bulunan Rum dükkanlarına saldırmıştı. Bu olaylar o zamanlar bütün Türkiye'nin gündemine oturmuş ve herkesin üzerinde konuştuğu bir olay haline gelmişti. İşte, tam bu zamanlarda rahmetli Kara Rıfkı, çarşıda Kör Talat ile karşılaşıyor ve Tala dayıya::

4 Mart 2011 Cuma

İstiklâl Harbinde Osmaniye

İstiklâl savaşımız sırasında Osmaniye'de yaşananları ve o dönemin tarihini, sayın hocamız Necdet Arı Bey başta olmak üzere, bir kaç kalem erbabı araştırmacı büyüğümüz yazmışsa da, bu yazılanlara bir katkı olsun maksadı ile, bugüne kadar pek bilinmeyen kimi ayrıntıları burada aktarmaya çalışacağız. Mesela, bunlardan biri şudur:

O dönemde, malûm, radyo, tv, olmadığından cepheden (bilhassa da Yunan cephesinden) merakla beklenen haberleri öğrenmenin tek yolu, telgraf mesajları idi. Osmaniye halkı da, bu sebepten hemen her gün postahane önünde heyecan, merak ve endişe içinde; "acaba yeni bir haber var mı" diye bekleşir durumuş,  (O zamanki postahanenin, şimdiki Cumhuriyet Meydanı'nının hemen yanından bulvara çıkan caddenin heme solunda, Tülücüler Sokağı'na girerken hemen sol köşe başındaki binada olduğu söylenir)